Tecrübe ve Bilgi Sahibi Olmadan Yeni Bilgiyi Reddetmek!..
İnsanoğlu yıllardır yaşamakta ve yapmakta olduğu şeyleri bir anda terk edemiyor! Yani İnsan için yeni bilgiyi ve yeni olguyu kabul etmek çok zor bir durumdur! Hz. Adem ile birlikte başlayan insanlık tarihi, her yeni gelen peygamberin getirmiş olduğu yeni bilgi ve olguyu sürekli olarak reddetmiştir! Peki neden? Yeni gelen durum ve bilgi, eskilerin yani güçlü ve iktidar sahiplerinin saygınlıklarının da yok olması demektir! İnsan ve nefis için itibar ve saygınlık çok önemlidir! Aslında itiraz yeni gelen bilgiye değildir! İtiraz ve reddetme itibar, saygınlık, konum ve güçlerinin yok olmasınadır! Hz. Muhammed s.a.s efendimize dönemin güç ve iktidar sahipleri ne demişlerdi; Para istersen para, makam istersen makam ve kadın istersen kadın verelim! Fakat bizim şu anki itibar, konum ve gücümüzü sallamakta olan bu yeni bilgileri yaymaktan vazgeç! İnsanlık tarihi devam ettiği sürece, her dönem yeni bilgi gelecek, güçlü ve iktidar sahiplerini şöylece bir silkeleyecektir! Allah akıl sahiplerinin her daim tefekkür, tezekkür ve ibret halinde olmasını da talep etmektedir! Çünkü, Yüce Yaratıcı sonsuz ilmi ile yaratmış olduğu her şeyin ve her bilginin insanlık tarafından insanlığın faydası için yeniden keşfini talep etmektedir!
İnsanların bir bilgiyi otomatik yani refleks olarak hiçbir tecrübe veya gözleme tabi tutmadan reddetmeleri durumuna Semmelweis refleksi, denir. Peki nedir bu Semmelweis refleksi? Bu terim ilk olarak, yazar Robert Anton Wilson tarafından, lohusa humması çalışmalarıyla ünlü Dr. Ignaz Semmelweis’in başına gelenlerden esinlenerek kullanılmıştır! Hikaye şöyledir: Dr. Ignaz Semmelweis ( 1818 - 1865 ) Macar asıllı kadın hastalıkları doğum uzmanıdır. 1840’lı yıllarda Avusturya Viyana Hastanesi’nde çalışırken lohusa hummasına bağlı, bir çeşit enfeksiyon hastalığı, anne ve çocuk ölüm sayısının beklenenden çok fazla olduğunu düşünüyor! Hastanede hasta vizitelerinin belli bir sırası vardır ve uzman doktorlar doğum katına çıkmadan önce, tıp öğrencilerine de kadavra üzerinde ders anlatıyor! Doktorlar el temizliğinden haberdar, ancak el yıkamanın önemi bugünlerdeki kadar keşfedilmemiştir. Eldiven icat olmamış ve antibiyotiklerin devri henüz başlamamıştır! Semmelweis, kadın ve çocuk ölümlerinin sebebi olarak, “küçük kadavra parçacıklarının sağlıklı insanlara bulaşması” olduğunu düşünüyordur!.
Fransız kimyacı ve eczacı Antoine-Germain Labarraque, tekstil malzemelerini ağartmaya yarayan klorlu bir solüsyonun, şimdiki çamaşır suyunun atası, antiseptik özelliği olduğunu bulmuş ve doktorlara açık yaraların dezenfeksiyonunda bu solüsyonu kullanmalarını tavsiye etmiştir. Veba salgınında Fransa’nın başkenti Paris’in her yeri “klor” ile yıkandığı da duymuştur. Semmelweis, tüm doktorlardan, kadavra muayenesinden sonra ve her hastadan önce ellerini “Labarra quesolüsyonu”yla yıkamalarını istemiştir! Bu uygulama sonucunda beklediği olmuş ve Ölüm oranı % 40’lerden % 2’lere kadar düşmüştür. Lohusa hummasına benzer şekilde, açık ve sulu yarası olanlarla farklı sebeplerden aynı koğuşta yatan hastaların da enfeksiyon kaptığını gözlemlemiştir. Açık yaralardaki küçük mikropların hava yoluyla taşındıklarını, düşünüyordur! Doğal olarak, tüm bu gözlem ve bulgularını tıp dünyasıyla paylaşmış; Ancak meslektaşları, bu ölümlerin “doktor hatası” ile gerçekleşmiş olabileceği ihtimalini de çok sert bir şekilde reddetmiştir! Doktorların el yıkamalarının yeterli olduğu, özellikle “Viyanalı” doktorların temizliği göz önünde bulundurulduğunda söylediklerinin anlamsız olduğu, kadavradan hastalık geçemeyeceği, eğer söylediği doğruysa ölüm oranlarının çok daha fazla olması gerektiği ve benzeri anti tezler ortaya koydular. Semmelweis’in iddiaları abartılı, meslektaşları tarafından, gerçekdışı, yeterli kanıt barındırmayan ve hadsiz olarak değerlendirildi. Meslektaşları önemli yayın organları ve tıp akademilerine Semmelweis’i şikayet ettiler. Hatta bir akıl hastanesine yatmasına ve kangrenden ölmesine de vesile olmuşlardır!
Peki, Semmelweis’in iddialarının tamamı doğru muydu? Tabii ki hayır! Lohusa humması, sanıldığı gibi kadavra parçacıklarından bulaşmıyor; bu hastalığa, Streptococcuspyogenes denilen ve sağlıklı insanlarda yutak ve normal deride barınan bir bakteri sebep oluyor! Bu hastalık da doğumda hijyen koşulları yeterince yerine getirilmediği zamanlarda kolayca ortaya çıkıyor! Semmelweis, lohusa hummasının sebebinde yanılmış ancak yaptığı önemli gözlemler ve uyguladığı akılcı yaptırım sayesinde doktorların hastadan hastaya geçerken “mikropsuz” ellerle müdahale yapmasını sağlamış ve böylece hastalığın ortaya çıkışına engel olmuştur! Tüm bu çalışmaları sayesinde Dr. Ignaz Semmelweis öldükten sonraki yıllarda “anaların kurtarıcısı”, bugün ise cerrahide “antisepsinin babası” olarak hak ettiği yeri almıştır!
Anlaşılan o ki insanlık tarihinden bugüne insanoğlu yeni bilgileri kabullenmekte normal olarak zorluk çıkarmakta ve sıkıntı yaşamaktadır. Tarihi gelişmeler bize gösteriyor ki insan geleneksel, kalıplaşmış ve yeniliğe kapalı yapısından kurtulmakta ciddi sıkıntılar yaşamakla birlikte, geleneksel yapısıyla topluma da ciddi sıkıntılar vermektedir! Günümüz siyaset kültürü ve değişimine direnen bu vb. yapılar, aslında bu gelenekselliğinin bilinç altında salt kendi menfaatleri, iktidarları, konum ve durumları, çıkarları uğruna, bir milletin ve bir toplumun geleceğini tehlikeye sokmakta hiçbir kaygı taşımadıkları yakın tarihimizin tozlu sayfalarında, kendisini gerek ihtilal ve gerekse de muhtıralar şeklinde göstermektedir! Bunun en yakın ve bariz örneğini 15 Temmuz tarihindeki hain darbe ve işgal kalkışmasında millet olarak yaşadık. İşte bugün yaşamakta olduğumuz, siyasi hadiselerin arka planında ve siyasetin perde arkasında duran güçlü ve elitlerin, Semmelweis Refleksi olarak adlandırılan yeni bilgi ve yeni durumu reddetme ve duruşları yatmaktadır, şeklinde düşünüyorum!
Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah, Öncelikle akıl sahibi insanlara ve iman ehline hitaben; Ve sizin için geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı hizmetinize verdi. Yıldızlar da onun emriyle hareket ederler. Muhakkak ki, bunda akıllıca düşünen bir kavim için elbette büyük alametler vardır. ( Nahl - 12 ) Ve sizin için yerde renkleri muhtelif olarak neler yaratmış ise şüphe yok onda da öğüt alacak bir kavim için elbette bir ibret vardır. ( Nahl - 13 ) Sonra meyvelerin hepsinden yede Allah'ın kolaylaştırdığı yollarına git. İçlerinden renkleri muhtelif bir şerbet çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz ki, bunda düşünen bir kavim için elbette bir ibret vardır. ( Nahl - 69 ) Görmediler mi? Gök ile yer arasında emre boyun eğdirilmiş olan kuşları. Onları Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphe yok ki, bunda iman eden bir kavim için elbette ibretler vardır. İnsanlara gaflet ile yaşamak yakışır mı? ( Nahl -79 ) İşte onlar, onların zulümleri sebebiyle çökmüş olan evleri!. Şüphe yok ki, bunda anlayan kavim için elbette bir ibret vardır, buyurmaktadır. ( Neml - 52 )
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.