Özürleri Kabahatlerinden Büyük
Son günlerde dikkatinizi çekiyordur toplum vicdanını rahatsız eden eylemlere karşı ilgili kişi ya da kurumlardan yapılan, sözde açıklamalar ne yazık ki eylemlerden daha çok vicdanları rahatsız ediyor. Bunu gerçekleştiren kişi ya da kurumların açıklamalarında görüyoruz ki özürleri kabahatlerinden büyük.
Tek tek izah edeyim; bildiğiniz gibi Ticaret Bakanlığı bir haftadır bir suçlama ile karşı karşıya; kısaca anlatalım, iddiaya göre Ticaret Bakanlığı ihtiyaç duyduğu bazı medikal malları satın alıyor. Muhalefete göre aldıkları malın değeri 9 milyon Türk Lirası, bakanlığa göre de 500 küsür bin Türk Lirası… Ne kadar olduğunun çok bir önemi yok aslında önemli olan bu ticaretin muhatap firmasının Ticaret Bakanı Ruhsar PEKCAN hanımefendinin eşinin firması olması… Muhalefet bir hafta önce bu konuyu dile getirmesinden sonra bakan hanımın sessiz kalması neticesinde bakanlık bir açıklama yaptı. Yaptığı açıklamada satın almanın doğru olduğu, bu alımın bahsedilen firmadan yapıldığı fakat tüm fiyat araştırmalarının yapılıp en uygun fiyatı bu firma verdiği için alımın bu firmadan tüm usullere uygun olarak yapıldığı bilgisi paylaşıldı. İşte tam da bu açıklama üzerine Ticaret Bakanlığı’nın özrü kabahatinden daha büyüktür. Üç firmadan teklif aldık diyorlar. Peki diğer iki firma hangileriydi? Neden sadece bu firmalar seçildi? Neden bu büyüklükte bir alım yapılacağında ihale edilmedi? Doğrudan temin yoluyla alım yapılacak ise neden bu alım duyurulmadı? Yani sonuç olarak bakanlığın kamu vicdanını rahatlatmak için yaptığı açıklamada “özürleri kabahatlerinden büyük” ve bu durum sonucu sayın Cumhurbaşkanı’nın Ticaret Bakanı’nı görevden almasının sebebi bu konu mudur bilemiyorum ama yerinde ve doğru bir karardır.
Bir diğer konu ise geçtiğimiz günlerde Düzce’de yaşayan bir vatandaş sokağa çıkma kısıtlaması varken valilik meydanından geçerken trafik ekipleri tarafından durdurulmuş, kısıtlama ve ehliyetsiz motosiklet kullanımından 5.060 TL para cezası kesilmiştir. Sonuç olarak bu vatandaş yasaklara uymayıp bu cezayı teknik olarak hak etmiştir. Fakat durdurulan motosikletin arkasında görüldüğü gibi bu kardeşimiz çöp ve kağıt topluyor. Yani gezmeye çıkmamış ve polislere yalvarıyor. “6 aylık çocuğum var yiyecek ekmeğim yok o yüzden kağıt toplamaya çıktım ne olursunuz elinizi ayağınızı öpeyim ceza yazmayın ihtiyacım olmasa dışarı çıkmazdım” diyor. Polis memurunun cevabı ise maalesef içimizi sızlattı. “Bizim elimizi öpme kardeşim, şehir merkezinde ne işin var çıkacaksan ara sokaklara çık, valilik kavşağında ne işin var” diyor. Peki şimdi ben soruyorum bu vatandaşa covid riskine karşı kısıtlamalara uymadığından bahisle cezai işlem uygulayan memur bey bu vatandaşı ara sokaklara git şehir merkezine gelme derken ne demek istiyor? Ara sokaklarda covid riski yok mu? Hastalık sadece valilik kavşağında mı bulaşıyor? Yani ne yazık ki yine burada üzerinden sorumluluk atma çabasıyla vicdanları rahatsız edecek bir eylem olmuştur. Eyleme karşı verilen beyanatta yine “özür kabahatten büyük olmuştur.”
Son olarak geçen haftaki yazımda değinmiştim. Osmaniye savcısı ile nöbetçi doktor arasında yaşanan çirkin olay neticesinde başsavcılık bir açıklama yapmıştı. Açıklamada özetle “savcı bey kendisini tanıttığı halde” diyordu. Yani savcı bey kendisini tanıtınca kapılar açılacak her işlem istenilen gibi olacak anlamı mı çıkarmalıyız? Bu nasıl bir açıklamadır hangi zihniyette yazılmıştır merak konusu..
Sözün özü yanlış olan ya da yanlış olduğu düşünülen eylemler sonrası kamuoyunu aydınlatmak ve kamuoyu vicdanını rahatlatmak amacıyla açıklamalar yapılıyor ama sanki yapılmasa daha iyi olacak demekten kendimi alamıyorum. Yapılan bir yanlış sonrası bari açıklamanız trajikomik olmasın ki daha komik duruma düşmeyin; millet adına, kişi ve kurumlara tavsiyemdir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.