Türkan Taşcı

Türkan Taşcı

VUSLAT

VUSLAT

“Herkes ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan.”

1207’de Horasan’ın Belh şehrinde başlayan ve Ferîdüddîn-i Attâr gibi dönemin ünlü alimlerinden gördüğü terbiye ile Bağdat ve Şam’dan geçerek Anadolu topraklarına ulaşan bir yolculuktur Hz. Mevlana’nın hayatı.

1273 yılında Konya’da gözlerini kapattığında ise onun için başlangıçtı ve vuslattı.

Çünkü sevgiliye kavuşmuş, dünyada geçirdiği bir ömürlük ayrılığı sona ermişti. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin defnedildiği gün gözyaşlarıyla birlikte defin, cenazeyle birlikte de düğün oldu. Yaşarken ki söylemleri bizlere bir ömür rehber olacak Mevlana Celaleddin Rumi ölümü ruhun kurtuluşu olarak betimlemiştir.

Kendisi ölümünden önce şu sözleri söylemiştir;

“Beni kabre indirdikleri zaman sakın “Elveda! Elveda!” deme. Çünkü kabir, öteki âlemin, can topluluğunun perdesidir.

Batmayı, gözden kaybolmayı gördün ya, bir de doğmayı gör. Güneş ve aya batmaktan hiç ziyan gelir mi?

Bu hal sana batmak, kaybolmak gibi görünse de, aslında bu hal doğmaktır, yeniden hayata kavuşmaktır. Mezar insana zindan gibi görünse de orası ruhun kurtulduğu yerdir.

Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Niçin insan tohumu bitmeyecek diye şüpheleniyorsun?”

İşte bu yüzden Hz. Mevlana’nın ölüm yıl dönümü kabul edilen 17 Aralık haftası “düğün gecesi” anlamına gelen Şeb-i Arus törenleriyle kutlanıyor.

Bizim ölüm diye gördüğümüz o gün, aslında hasretin bitip sevgiliye kavuşulduğu gündür.

Aslında öylesi bir uhrevi havası vardır ki o günün tarifi hissini yaşamaktan da zordur.

Bu sene 750.yıl dönümünde andık Hazreti Mevlana’yı, peki onun yaşadığı, hissettiği bu topraklarda biz ne kadar doğru yaşıyoruz ve ne kadar hazırız vuslata?

Sorunun cevabından önce, umalım ki hepimizin ölüm gecesi vuslat olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Türkan Taşcı Arşivi