PERDELERİN ARKALARINDAKİ GERÇEKLER
Yollar anlamına gelen tarikatların ortaya ilk çıkışı; peygamberin ölümünden çok sonraları, Abbasiler döneminde olmuştur. Tarih içinde on birinci- on ikinci yüzyıllarda tarikatların yaygınlaştığı ve kollarıyla birlikte dört yüz kadar tarikatın ortaya çıktığı görülür. Sonraki dönemlerde tarikatların çok daha yayılarak halk ve sufiler üzerindeki etkileri artar.
İslam dünyasının ilk tarikatlarından yaygın ve en etkili olanları Kaderiye ve Yeseviye denilebilir. Sonradan Bayramilik, Bektaşilik gibi kollara ayrılan Yeseviye tarikatı çok etkin olmasa bile günümüzde değişik isimler altına halen yaşatılmaktadır.
Kaderiye sofizmi ile Aleviliğe yeni yorumlar getiren Ahmet Yesevi bütün İalam dünyasında yer buldu. Ahmet Yesevi yetiştirdiği öğrencilerini islam dünyasının dört bir yanına ve Anadolu’ya göndererek İslam yayıcılığına öncülük etti.
Ahi Evren’in kurduğu Ahilik başta Konya ve Anadoluda büyük ilgi gördü. Ahilik hem bir tarikat hem de esnaflar birliğiydi. Anadolu’da örgütlenen Ahiler etkin bir kadın örgütü olan Bacıyanı Rum adıyla kadınları da örgütlemişlerdi. Selçuklu dönemi Konyası üzerinde çok etkili olan Ahiler ve Bacıyanı Rum isimli kadın örgütü, Moğol işgalleri sırasında darmadağın edilerek kökleri kurutuldu. Devletin kalıcılığı için milliyetçi ve yutrsever olan Ahi Evren ve yakın çevresi Kırşehir’de sürgündelerken öldürüldüler.Yeniden canlanmaya çalışan Ahilik hiçbir dönemde eski gücüne ulaşamadı.
Şeyh Edebali, Yesevi ve Ahi Evren ekolundan gelen birtarikatçıydı. Osmanlı devletinin kuruluşunda manevi olarak büyük katkılar sağladı. Osman Bey’in kayın babası olmasından dolayı Osman Bey üzerinde derin izler bırakarak ona öğütler verdi.
İslam dünyasında yaygın tarikatlardan birisi olan Nakşibendilik her dönemde siyasetle içli dışlı oldu. Zaman içinde birçok kolllara ayrılan Nakşilik, Saidi Nursi’nin yeni yorum ve düzenlemeleriye Nurculuk olarak ortaya çıktı. Nurculuk çok kısa bir sürede birçok kollara bölünüp her ayrı kolu halk içinde etkili olduğundan siyasetle içli dışlı oldular. Saidi Nursi Kürt olduğu için bütün yaşamını Kürt milliyetçiliğine dayalı bir şeriat devleti kurmaya adadı. Akıl hastanesinde, hapislerde yattı, hiç evlenmedi, sürgün edildi ama bu davadan vazgeçmedi. Bu gün Nurcular, etkin olarak yine aynı davanın peşinde gidiyorlar. Son günlerin gündeminden düşmeyen Fethullah Gülen, bağlı bulunduğu dış güçlerle elele vererek aynı amaçlar için çalışmaktadır.
Mevlevilik, Mevlana’nın oğlunun kurduğu bir tarikattır ve tarih boyunca siyasetle içli dışlı olmuştur. Saraya ve yöneticilere her zaman yakın duran, saraydan ve halkın bağışlarından çöplenerek cumhuriyet dönemine kadar yaşayabilmiş olan Mevlevilik, çok etkin olmamasına karşın iyi kötü ayakta durabilmektedir. Mevlevilik kuruluşundan bu güne kadar devlet tarafından özel olarak kollanmıştır. Bu gün her ne kadar folklorik gösteri olarak sunulan Mevlevi ayinleri ve sema gösterileri, aslında bu tarikatın devlet desteğiyle yaşatılmasından başka bir şey değildir. Bu gün, Konya’da bir postnişini ve makamı bile vardır.
Tarih içindeki her dönemde Yeseviler, Ahiler Aleviler, Kızılbaş denilen Anadolu Türkmenleri ve Bektaşiler çok kıyımlara uğramışlarsa da hep birlikten yana olmuşlardır ve yaşadıkları toprakları birikimli kültürleriyle savunmuşlardır.
Nakşibendiler, Nurcular ve bunların kolları olan öteki tarikatlar ise hep bölücü siyasetle içli dışlı olarak; yaşadıkları topraklara sayısız hainlikler yapmışlardır. Bunların en son temsilcilerinden birisi de Fethullah Gülen’dir. Kurtuluş savaşı öncesinde ve cumhuriyet sonrasında İngilizlerle işbirliği yaparak isyanlar çıkaran, Müslümanları birbirlerine kırdıranlar bu Nakşilerdir. Bunların karanlık emelleri bitmiş değil; tarih içinde oynadıkları oyunları ilk fırsat ellerine geçtiğinde yenilemeye hazırlar. Bozkır, Delibaşı gibi ayaklanmalarının başında bulunanların hepsi İngiliz Muhipleri Cemiyeti içinde yer aldılar. Papaz Frew gibi katil ajanlarla işbirliği içine girdiler. İngiliz goygoyculuğu yaptılar, Kurtuluş Savaşı’nı engellemeye çalıştılar. Cumhuriyet sonrasında yeni ayaklanmalar çıkardılar, halen de bu kötü emelleri için çalışıyorlar.
Bu köşenin alabileceği kadar yazmak zorunda olduğum için tarikatların yalnızca bir yönüne odaklandım. Yazılacak, konuşulacak pek çok şey var. Sizler bu tarikatların iç yüzlerini araştırıp öğrenininiz. Kimlerin İslam adına kimleri kullandıklarını iyi biliniz. Adı, sanı, yönü ve yolu ne olursa olsun; bu günkü tarikatların hepsi islam dışıdır. “Müslümanım” diyen herkes bunları bilmek zorundadır. İslam içinde ne tarikat vardır, ne mezhep. Peygamber döneminde bile olmayan mezhepçilik ve tarikatçılık iyi analiz edilmezse islam dünyasının başına çok felaketler gelir ki geliyor da. Bunları zararsız olgular sanmak son derecede yanlıştır. Aslolan insanları birleştirerek, huzur ve barış içinde yaşamakken, neden bölünüp parçalanmaya özeniyorlar? Bunun yanıtını verebilirseniz gerçekleri gizleyen perdelerin arkalarını göreceksiniz.