NAKŞİLİK’TEN NURCULUĞA CEMAATLER…
Yeryüzünün dört bir bucağında hangi ülkede olursa olsun, hangi dinin, hangi inancın içinde bulunursa bulunsun ve adına ne denirse denilsin bütün tarikatlar, bütün cemaatler, bütün siyasi dinci yapılanmalar son derece tehlikelidir. Bu yapılanmalar dinler açısından tehlikelidir; çünkü dinin bozulmasına, dindarların bölünmesine neden olur. Toplumlar için tehlikelidir; aynı yerde yaşayan aynı dinden, aynı soydan insanları birbirine düşürür. Bu siyasi dinci yapılanmalar zaman gelir iç savaşlara, zaman gelir ayaklanmalara, zaman gelir devlet yapısını ele geçirmeye ortam hazırlayarak karışıklık çıkarırlar. Bu tehlikeler her yerde olduğu gibi Osmanlı’nın Tanzimat döneminden bu yana Türkiye’de de böyledir ve olanak buldukça emellerini gerçekleştirmeye çalışırlar.
Tanzimat döneminden bu yana bunların kökü Nakşibendî tarikatından gelmektedir. Saidi Nursi kendine göre yorumlar yaparak Nakşîliğin uzantısı Nurculuk tarikatını kurmuştur. Nurculuğun uzantısı da FETÖ cemaatidir. Kimdir bunlar? Dertleri nedir? Geçmiş tarihte neler yaptılar? Son hedefleri ne?
Nakşîler, 2.Abdülhamit zamanında devlet içinde yapılandılar. 2. Abdülhamit bunları muhbir- ajan olarak kullanmış ve 31 Mart olaylarında şiddete yöneltmiştir. Kurtuluş Savaşı öncesinde papaz Freew’in başkanlık yaptığı İngiliz Muhipleri ve Kürt Teali Cemiyeti içinde bulunmuşlardır. İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurucuları arasında Damat Ferit, Gazeteci Ali Kemal, Zeynel Abidin, Sait Molla gibileri de bulunmaktaydı. Bunlar Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkıp, İngiliz korumacılığı altında hilafet ve saltanatın korunmasını hedef edinmişlerdi. Şeyhülislam Dürrizade fetvasıyla daha aktif hale gelerek Anadolu içinde ayaklanmalar çıkarıp Müslüman’ı Müslüman’a kırdırdılar. Osmanlı sarayı, Galata bankerleri ve İngilizlerin desteğiyle Mustafa Kemal’in, bağımsızlık savaşının önüne geçmek için din adına her türlü rezilliği, her türlü hainliği yaparak ayaklanmalar çıkaran İngiliz işbirlikçisi olan bu Nakşîlerdir. O dönem ve sonraki dönemlerin ayaklanmalarının bütününde bunların eli vardır. Mevlevi ve Alevi kesim Kurtuluş savaşı için her türlü desteği verirken öteki kesimde olanlar hep vatan, ulus, kurtuluş karşısında yer aldılar. Kurtuluş savaşı öncesi isyanların tek bir amacı vardır: Hilafeti koruyarak İngiliz korumacılığıyla bir Kürt- İslam devleti kurmak!
Kazım Karabekir ve Fevzi Paşa, iki ayrı parti kurduklarında, devlet düşmanı Nakşîler; bu iki parti içinde yuvalndılar ve sonuçta tehlikeli durumların ortaya çıkacağı düşünülerek bu iki partide kapatıldı. Bu Nakşîler yüzünden değerli paşalarımız zor günler geçirdiler.
Başta Nakşîler olmak üzere bazı tarikatların hedefleri halen değişmemiştir. Bu hedef Suudi Arabistan sermayesi, ABD desteğiyle bağımsız bir Kürt- İslam devleti kurmaktır.
1962 de Suudi Arabistan sermayeli Arap banka ve finans kuruluşları Nakşibendî- Nurcu kesimi hem para olarak hem örgüt olarak yeniden yapılandırdı. ABD bu yapılanmayı örgütledi. 1980-90’lı yıllarda şirketler, holdingler, finans kuruluşları yeşil sermaye ile güçlenerek vatandaşı soyup soğana çevirdiler. Bunların içinde RABITA’ denilen örgüt de vardır. Zaten aracı rolü bunların egemenliğindedir.
İlkokulu bile bitirmeyen sıradan bir imam olan Fethullah Gülen ve cemaatinin nerelerden nereler getirildiği iyi bilinmeli ve bütün siyasal dinci yapılanmaların önüne geçmelidir. İslam’da asla var olmayan tarikatçılık ve mezhepçilik yalnızca insanları birbirlerine kırdırır. Adı ne olursa olsun İslam dininde hiçbir tarikat ve cemaate yer yoktur. Bütün dindarlar bu gerçeği anlamak istemedikleri sürece çok daha tehlikeli tuzaklara düşerler.