Ramazan Yüce

Ramazan Yüce

Beyefendi! Bizi görmeyecek misiniz?”

Beyefendi! Bizi görmeyecek misiniz?”

Türkiye'de problem çok. Çöz çöz bitmez. Zaten de çözülmez. Bunca gündemin arasında  belki de bir çoğunuzun mesele olarak görmediği sosyal bir  konuya eğilmek istiyorum bugün. Nerede bir iş yaptırsanız hesapta olmayan bir küçük bir meseledir aslında karşınıza çıkan. Küçük olmasına küçük ama sıfırı tükettiğin zaman çıkıyor. Çünkü önceden konuşulmamıştır.

 

Gelinlik beğenmek için bir mağazaya giriyorsun. Beğenilen gelinlik giydirilip çıkarılır ölçü almak için. Ödemeyi yaparsın tam çıkacağında giydirip çıkartma işinde yardımcı olan hemen yanına damlıyor: "Efendim bahşiş" diye... Damat tıraşı, gelinin baş yapma meselesinde konuşulan paranın ötesinde yine karşına bahşiş çıkıyor.

 

Düğün yapıyorsun, yemek vermek için salon tutuyorsun, fiyatı konuşup ödeme yapıyorsun. Beklemediğim bir sorun olur mu diye endişeli bir bekleyiş içine giriyorsun. Davetli misafirlerin bu mutlu gününde bir bir gelip ikramını yapıp gönderiyorsun. Şükür bu hayırlı işten de yüzümüzün akıyla çıktık diyorsun. Misafirler gittikten sonra sen de toparlanıp gitmeye kalktığın zaman  karşına dikilir bir görevli ya da çalışan: "Beyefendi çok güzel geçti , hiçbir sorun yok, yalnız elemanlarımız iyi çalıştılar, fakat terlediler, sizden bir el emeği beklerler" deyince istesen de istemesen de elini cebine atıyorsun.

 

Eş-dostla bir lokantaya gidiyorsun. Yeme-içmeden sonra çalışandan hesap istersin, bir tabağın içinde kabarık bir fiyat geliyor. Fiyat midene otursa da  belli etmiyorsun. Ödeme için parayı uzatıyorsun. Eleman para üstünü getirince tabak boş gidecek değil ya, gelen para üstünü de tabağa bırakıyorsun. Bereket burada pek para istenmiyor. Bu da adet olan bir bahşiş artık.

 

Kuaföre gidip tıraş oluyorsun. Koltuktan kalkarken çırağın aşırı ilgi ve alakası rahatsız ediyor. Temizlenen omuzlarını tekrar temizleme yoluna gidiyor, giyeceğin ceketi giymen için eliyle tutmaya kalkıyor. "Hadi yap artık ağalığını" der gibi kolay kolay bırakıvermiyor peşini.

 

Evden eve, ev eşyanı taşıtmak için firma ile görüşüyorsun. Kaçıncı kattan hangi kata gidecek, mesafe, bölge neresi gibi ahiret soruları inceden inceye sorulur. Fiyat belirlenir, anlaştığın günde taşınma işin yapılır.  Hanginiz yetkili? Taşıma bedelini vereyim diyorsun. "Hangimize verirsen ver, fark etmez. Yalnız arkadaşlar yoruldu, harçlık bekler"  talebiyle karşılaşıyorsun. Onların bir yüzü kara, senin iki yüzün kara oluyor  bu esnada.

 

Kurbanlığını belirliyor, kaporanı veriyorsun, kesim günü kesim yerine geliyorsun, işim bir an evvel bitsin, hele bize de sıra geldi diye beklerken kurbanlığı getiren seslenir hemen: “Bakma parası, çoban parası, getirme parası” diye.

 

Örnekleri çoğaltabiliriz. Mutlaka başınıza gelmiştir böylesi ya da benzeri. Eğer karşılaşmadıysanız yakındır mutlaka. Hazırlıklı olmanızda fayda vardır. Sonradan şaşırmayasınız. 

 

Benim garibime giden konuşulmayan bir meselede beklenti içerisine girmektir. Firmalar zaten sattığı ürünün, yaptığı hizmetin bedelini fazlasıyla almaktadır. Çalıştırdıkları elemanlarına da mutlaka ücret ödüyorlardır. İstenen bahşişlerden çoğu zaman firma sahiplerinin haberi var. Küçük ama mide bulandıran bu meseleyi çözmek için firma sahipleri gerekeni yapmalıdırlar. Bildikleri bir meseleyi bilmiyormuş gibi bir davranış içerisine girmesinler. Eğer bahşiş meselesi devam edecekse nasıl ki firma sahipleri sattıkları mal ve verdikleri hizmet için söyledikleri fiyatın içerisine kirasını, nakliyesini, kârını, vergisini, elektriğini, suyunu ve  malın geliş fiyatını dahil ediyorlarsa lütfen bu kabarık fiyatın içerisine, elemanlarına vermeleri gereken bahşişi de eklesinler. Sonradan ayrıca  pamuk eller cebe olmasın.

 

"Ülkenin yığınla derdi varken  şu dert edindiğin meseleye bak. Onca derdin içerisinde bahşişin lafı mı olur" dediğinizi duyar gibi oldum. Haklısınız. Bütün derdimiz bu olsun, ne diyelim. Dert küçük gibi ama mide bulandırıyor...Haberiniz olsun! 

Sahi, hani benim bahşişim. Beni ne zaman göreceksiniz? Ne bahşişi derseniz, mübarekler bir sayfa yazı yazdım... Neyse alacağınız olsun! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ramazan Yüce Arşivi

Mina

26 Aralık 2020 Cumartesi 00:01
SON YAZILAR