CAHİLİYE MÜSLÜMANLIĞI
İlk peygamber Hz. Âdem’den son peygamber Hz. Muhammed’e kadar gelmiş geçmiş bütün peygamberlere, nebilere nice mucizeler, nice öyküler uydurulmuş ki günümüzde halen bunların gerçek oldukları sanılıyor. Şimdiye kadar bize öğretilenlerin büyük bir bölümü bu tür uydurmalardır. Bu uydurmaların geçerli kaynakları olmamasına, Kuran’da böyle öykülere yer verilmemesine karşın İslam dünyası bu uydurmaların gerçekliğine inanarak “Müslüman’ım elhamdülillah” deniliyor. Şimdilerde bu uydurma öyküler kimi tarikat şeyhlerinin, kimi cemaat önderlerinin falan üstüne yapıştırılıp dilden dile dolaşmakta. Öyle ya; şeyh uçmaz mürit uçurur. Böyle bir hesapla bambaşka bir Müslümanlık icat ediyorlar. Kimi “Ben Mehdi’yim” diyor, kimileri “peygamber sülalesindenim” falan diyerek kendisine kutsiyet kazandırmaya çalışıyor. Kimi kıyamet zamanını söyleyerek kehanette bulunuyor.
Oysa Kuran ayetlerinde hiçbir peygamber ya da kişinin mucize göstermesi gibi konular yer almıyor. Kuran ayetleri yüzyıllardır söylenile gelen mucize öykülerini falan yalanlıyor. İşte apaçık bir ayet: Hz. Muhammed’e “Bir mucize göster inanalım” diyen müşriklere, Hz. Peygamberin verdiği yanıt şöyledir: “Ben yalnızca bir elçiyim. Allah’ın dinini size anlatmakla görevliyim.” Diyor. Ve bir başka ayette aynı konuya değiniliyor ve Hz. Muhammed’e hitaben; “Durmuşlar da, ona bambaşka bir mucize indirse diyorlar. De ki, şüphesiz Allah öyle bir mucizeyi indirmeye kadirdir fakat bunu onlar bilmezler.”
İlle de mucize diye dayatanlara gerçek mucize; hiçbir eksiği olmayıp canlı cansız her şeyi üzerinde taşıyan yeryüzüdür. Gerçek mucize yaşamın kendisidir, uçsuz bucaksız bir boşlukta yer alan milyonlarca yıldız, gezegen, dünyadır. Gerçek mucize kusursuz yaratılan insanın kendisidir. Peygamberde, nebide, şeyhte falan mucize aramak Kuran İslam’ına tamı tamına aykırıdır.
Bin dört yüz yıldır İslam’ın içine öyle şeyler katılmış, İslam öylesine sulandırılmıştır ki Kuran’da anlatılan gerçek İslam’la hiç ilgisi yoktur, terstir, yanlıştır. İslam’ı anlatan filmler, diziler, belgeseller, hadis kitaplarının çoğu, cemaat ve tarikat yayınları hep uyduruk öyküler, mucizeler üzerinedir.
Bence, İslam adına yapılan bu yanlış işler bilerek yapılıyor. Mucizelerle, yalanlarla, uyduruk öykülerle, yalan rivayetlerle saf Müslümanları uyutuyorlar. Çünkü halk gerçek Kuran İslam’ını öğrenip anladığında sömürünün hesabını sormaya başlayacak. Mal mülk biriktirenlerin biriktirdiklerinin kendi hakları olduğunu anlayacaklar. İslam adalet, doğruluk, barış emrederken; uyanan Müslümanlar bunların böyle olmadığını görüp sorular sormaya başlayacaklar. Çünkü sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz, savaşsız bir İslam dünyasının neden kurulamadığının hesabını sormaya kalkacaklar. İnançsız ya da başka bir dine inanalar da şimdiki İslam dünyasına bakıp “Böyle din mi olur? Müslümanlık böyle mi?” falan diyerek kendilerince eleştiri getirecekler ve de düşündüklerini yeryüzüne böyle yayacaklar. Zararı kim görüyor? Elbette fatura İslam dünyasına çıkıyor. Çünkü kendilerine “Müslüman’ım, Musevi’yim, İsevi’yim” diyenlerden bazılarının işlerine böyle geliyor. Çünkü bu uydurmalar öteki dinlerde de vardır. Çünkü Kuran İslam’ını bilmeyenler, bu sonradan icat sulandırmaları gerçek İslam sanıyorlar. Çözüm; Kuran’ı iyi okuyup iyi anlamakta, ayetler üzerinde çok düşünmekte. “Müslüman’ım elhamdülillah” diyen herkesin İslam’ın tek kaynağı Kuran’ı anlayarak okuması, ayetler üzerinde düşünmesi ve yaşamını buna göre yönlendirmesi kaçınılmaz bir görevdir. Bunu yapamayan Müslüman cahil Müslüman’dır ki kendisini aldattığı gibi başkalarını da aldatmayı İslam’a hizmet sanır.