Konya Numune Hastanesi’nde 60 dakika
Evet Numune Hastanesi’ndeyiz. Acil servis yeşil alan… Saat 20.00…
Hastalardan biri solunum sıkıntısı çeken bir bayan, bir diğeri nesi olduğunu anlayamadığım ama beti benzi atmış yüzü kirece dönmüş bir genç adam, bir diğeri de eli belinde yanında babasıyla zor ayakta duran bir genç kadın.. En çok dikkatimi çekenler bunlardı.. Tekerlekli sandalye ile bekleyenler ve onların refakatçilerini saymıyorum bile…
Nerede durduklarını, ne yaptıklarını bilmeyecek halde sadece hastalıklarına odaklanmış bir an önce tedavi için sıra bekliyorlardı.
İçerden ses geldi “Kapının önünü boşaltın, yukarıya bakın orda yazıyor isim”…
Aslında kapının önünde kalabalık oluşturanlar muayene için bekleyenler değildi. Sonuç göstermek için doktorun yanına ikinci kez girmeye çalışan, yukarda yazanların arasına tabiri caizse kaynak yapmaya çalışan hastalardı. Ve buna da mecburlardı çünkü onlar da aynı sancılarla bekliyordu.
Peki bu kapı neden bu kadar kalabalıktı?
Normalde tek sayılar ve çift sayılara bakan odalar farklıydı. Ama o akşam tüm numaralar tek odada bakılıyordu. Tabi hasta sayısı da fazla çünkü henüz akşamın erken saatleriydi. Hal böyle olunca sıkıntılı, bunaltıcı bir yoğunluk vardı kapı önünde.
Nefes darlığı çeken bayan bırakın kapının önünü, 3 metre yakına bile gelemiyordu. Refakatçısıyla kaş göz işaretleri yaparak anlaşmaya çalışırken geldi sıraları.
Sonra girenler çıkanlar, işi uzayanlar, sonuç bekleyenler derken ben girdim içeri. Tam kapatırken kapıyı “Hızlı kapat” dedi doktor.. Sonuçlara bakarken de şöyle konuşma geçti sekreteriyle arasında:
– Ben hiçbir yerde böyle kapının önünde bekleme görmedim.
– Bankada ne güzel bekliyorlar ama değil mi (!)
– En güzeli maliye abi. Hiç ses bile yok. Çalışanlar da bekleyenler de acayip sakin (derken şöyle bir arkasına yaslandı). Hastanede böyle yığılma var sürekli. Yazıyor işte yukarda isim…
Derken ben de:
– Bankada bekleyenlerin belki biraz acelesi olabilir ama maliyede bekleyenlerin ne acelesi ne de bir ağrısı sancısı olduğunu sanmam… Yine bankada bekleyenlerin de sancısı olduğunu düşünmüyorum.
Demedim tabi.. Diyemedim. Doktorla ağız dalaşına girecek kadar kafayı yemedim. Hele ki ihtiyacım olduğu anda.
Ama poliklinikte sıra beklerken oluşan yoğunluk gerçekten can sıkıcı. Sıra belli ve sonuçlar genelde öğleden sonraya kalır. Ama koridor hep tıklım tıklım (Numune Hastanesi için söylüyorum bunu). Her gelen bi kapı tıklatıp bir şeyler sorma derdinde. Ben yarım saatte bile rahatsız oluyorsam bu durumdan doktorlar ne yapsın tüm gün. Haklılar tabi. Ama tek odalı acilde değil. Adı üstünde acil.
Bir de personele, hastalara, refakatçılara kısaca hastaneye gelen herkese bir diyeceğim var. Olur da bu yazıyı okursanız lütfen hastanenin hemen kapısının önünde içmeyin sigaranızı. Zaten kalabalık ve egzozlu bir ortam. İçerden hava almak için çıkanlar bir de sigara dumanıyla boğuşmak zorunda kalmasın. Biraz öteye, kenara gidip içmeniz daha saygılı bir hareket olacak.
TAŞ BİNA
Tüm bunların dışında, farklı olarak belirtmek istediğim bir şey daha var. Sosyal medyada ya da haberlerde görmüşsünüzdür belki.. Konya’nın 105 yaşındaki eski Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü’nün bulunduğu ‘Taş Bina’nın yeni hali çok güzel olmamış mı? Başkan Uğur İbrahim Altay sosyal medya hesaplarından, “Simge yapılarla Konyamızın güzelliğine güzellik katıyoruz” notuyla paylaştı fotoğrafları. İçerisinin ne olacağıyla ilgili de sanki bir sürpriz var gibi geldi bana. Çünkü Başkan “Şimdilik detay vermiyorum ama çok beğeneceğinize inanıyorum. Az kaldı” demiş…
Bekliyoruz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.