İŞ YERLERİNDE ÖNLENEMEYEN BİR SORUN: DEDİKODU -2
Anadolu'da Bugün Gazetesi'nin çok değerli takipçileri, bir önceki yazımda dedikodunun toplumumuzda ve kurumlarda ne kadar yaygın olduğundan bahsetmiş, aynı zamanda bunun nedenlerini detaylı bir şekilde aktarmaya çalışmıştım.
Ne yazık ki hem kişiler arası iletişimde hem de şirketlerde dedikodu önüne geçilmesi mümkün olmayan, yaygın bir problemdir ve yıkıcı etkileri oldukça fazladır. Bundan dolayı her ne kadar tamamen önlenemez olsa da en azından ortaya çıkacak olumsuz sonuçları minimuma indirebilmek adına kurumlar dedikodu ile sürekli ve etkin bir şekilde mücadele etmek zorundadırlar.
Söylentiler ne kadar yaygın olursa, yanlış ve eksik bilgiler de o kadar fazla olur. Bu durum çalışanlar arasında sinir harbi, gerginlik, moral bozukluğu, motivasyon kaybı ve en sonunda kuruma duyulan güvenin yitirilmesine sebep olur.
Şirketlerin yapılanma hedeflerinin çalışanlar tarafından anlaşılamamasına ve gereksiz tepkilerin oluşmasına yol açar, bundan dolayı, yapılan çalışmalar istenilen sonuçların alınmasını sağlayamaz,
İş yerlerinde dedikodunun yaygın olması çalışanlar arasındaki iletişim ve uyumu bozar, birimler ve kişiler arasında gruplaşmaların önünü açar. Bu kopukluk ve gerginlik durumu iş yerlerinde telafisi olmayan verim kayıplarına yol açabileceği gibi, çalışan bağlılığı ve memnuniyetini de aşağılara çeker, sonuçta istifa oranları yükselir.
Özellikle çalışanların aldıkları ücretler ve maaş düzenlemeleri dönemlerinde yapılan çalışmalar hakkında yayılan dedikodular, personellerin huzursuz olmasına ve strese girmesine neden olur. Genelde şirketler performans odaklı ücretlendirme yoluyla iyi performanslı çalışanlarını elde tutmaya ve diğer çalışanları da performanslarını arttırmalarına yönelik teşvik etmeye çalışırlar. Ancak ücret artışları ile ilgili söylentiler, bu yöntemin başarıya ulaşması önündeki en büyük engeldir ve eğer süreç iyi yönetilemezse, dedikodunun yarattığı olumsuz etki yüzünden yapılan ücret düzenlemeleri hiç bir çalışanı memnun etmeyeceği gibi, özellikle de yüksek performanslı işgörenlerin kaybına bile yol açabilir.
Oysa ki tüm şirketlerde ücret politikaları ve personel maaşları kesinlikle gizli olması gereken bir bilgidir. Çalışanların ise en çok merak ettiği konuların başında diğer şirket arkadaşlarının ücretleri gelmektedir. Bu konu hakkında bilgi toplamaya çalışmak ve üçüncü kişilerin maaşları hakkında dedikodu yapmak ise kanıtlandığı takdirde iş kanununa göre tazminatsız bir şekilde iş akdi feshi gerektiren suçlar kapsamındadır.
Dedikodu ile ilgili bir diğer mücadele edilmesi gereken husus da şirketlerde oluşacak işgücü ve zaman kaybıdır. Dedikodu ne kadar yaygın olursa, çalışanlar işlerini yapmak yerine bu söylentilere kafa yorar, bu da önemli bir işgücü ve verim kaybına yol açar.
Görüldüğü üzere dedikodunun tahrip edici etkileri oldukça fazla. Günümüzde kişiler arası etkileşim oldukça yaygın ve hızlı gerçekleşiyor. Bu yüzden yazımın başında da vurguladığım gibi ne yapılırsa yapılsın dedikodunun tamamen önüne geçilmesi neredeyse imkansız.
Bundan dolayı kurumlar dedikodu kaynaklı yıkıcı sonuçların farkında olmalı ve bunları en aza indirgemek için çeşitli önlemler almak zorundadırlar.
Peki bunun için hangi tedbirler alınmalıdır, gelin biraz da bunun üzerinde duralım.
Hatırlayacağınız üzere geçen haftaki yazımda iş yerlerinde dedikoduya yol açan sebepleri detaylı bir şekilde yazmaya çalışmıştım.
Buradan yola çıkarak söyleyebilirim ki ilk yapılması gereken hamle şirket üst düzey yöneticilerin dedikodu ve zararları hakkındaki farkındalıklarını yükseltmek ve bilinçlenmelerini sağlamaktır.
Aynı zamanda yöneticiler çalışanların güven duyduğu, açık ve net iletişim kuran, liderlik özelliklerine sahip kişiler olmalıdır.
Her kurumda dedikodu yapmayı seven, yaydığı olumsuz etkilerden beslenen çalışanlar olabilir. Bu kişiler özellikle şirket sahipleri ya da üst düzey yöneticileri referans göstererek sanki onlardan duymuş gibi bir takım söylentileri yayabilirler. Bilirler ki hiçbir çalışan kolay kolay bu söylentilerin doğruluğunu sorgulayamaz ve inanmaları da kolaydır.
Bu yüzden de özellikle yapılanma, terfi, ücret düzenlemesi gibi stratejik konularda üst düzey yöneticilerin tüm çalışanlarla doğru zamanda açık ve net bir iletişim kurması çok önemlidir.
Kurumlar çalışanlarını çok iyi tanımalı, dedikodu yapma alışkanlığı olan işgörenler hakkında gerekli uyarı ve ihtar mekanizmalarını çifte standarta kaçmadan hayata geçirmelidir.
Aynı zamanda dedikodunun olumsuz etki ve sonuçları hakkında çalışanların bilinçlenmesini sağlayacak kurum içi eğitimlerin sürekli verilmesi de fayda sağlayabilir.
Elbette şirketlerin alacağı tedbirler kadar, çalışanların da bireysel anlamda yapması gereken şeyler vardır.
Dedikodu içerikli sohbetlere katılmaktan, yorum yapmaktan ve söylentileri diğer arkadaşlarına aktarmaktan her birey kaçınmalıdır.
Aynı zamanda dedikodu yapan iş arkadaşlarını uyarmalı ve gerekirse yöneticilerine bilgi vermekten kaçınmamalıdırlar. Tüm şirket çalışanları bu bilinçle hareket ederse, hem kendilerini hem de şirketlerini dedikodunun yıkıcı etkilerinden korumuş, huzurlu bir çalışma ortamı yaratılmasına katkı sağlamış olurlar.
Yüzleştirme yapmak da dedikodu ile mücadele için etkin bir araçtır.
Kurum içi iletişimi arttırmaya yönelik sosyal içerikli aktivitelerle çalışanların birbirlerini daha yakından tanımaları sağlanabilir.
Birimler arası etkileşimi arttıracak ekip çalışmaları desteklenmeli, proje grupları ile farklı departman çalışanları bir araya getirilerek birbirlerini daha yakından tanımaları ve güvenmeleri temin edilmeli, gerekirse çalışanların yetkinliklerine göre birimler arası rotasyon programları hayata geçirilmelidir.
Unutmamalıyız ki, çalışanlar birbirlerini yakından tanıdıkça, yöneticiler açık ve net bir iletişim içinde oldukça ve kurum içinde güven iklimi ne kadar yaygın olursa o kurumlarda dedikodu azalır ve yıkıcı etkileri engellenebilir.
Sağlıcakla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.