9 akçe mi, 10 akçe mi?
Milyonlarca asgari ücretlinin gözünü çevirdiği görüşmeler başladı. Açıklanacak rakam merakla bekleniyor. Bakalım neler olacak…
Türkiye’de çalışan nüfusun aşağı yukarı üçte ikisi asgari ücret ya da asgari ücretin altında bir gelirle geçinme mücadelesi veriyor. Geçinmek için mücadele veriyorlar diyorum çünkü hayat pahalılığının giderek arttığı aşikar. Özellikle temel ihtiyaçların başında gelen gıda fiyatlarında yaşanan fiyat artışlarına yetişilemiyor. Alım gücü git gide azalıyor. Vatandaşın alım gücü düştükçe, giderlerde kısıntıya gidiliyor. Kemer sıkılıyor yani. Bunun sonucunda da piyasa daralıyor. Tüketim azalıyor. Tüketimin azalması sonucu üretim de azalıyor tabi haliyle. Bu tespiti yapabilmek için ekonomist olmaya, adınızın önünde uzun uzun unvanlar olmasına gerek yok. Çarkların dönmesi için vatandaşın gelirinin artırılması önemli. Piyasanın istikrara kavuşması için asgari ücretin makul seviyelerde olması gerekir.
Şimdi, asgari ücret nasıl belirleniyor, sisteme bir bakalım. Her sene aralık ayının gelmesi ile birlikte asgari ücret görüşmeleri başlıyor. Görüşmeler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı koordinasyonunda, işverenler ve işçileri temsil eden sendikanın katılımıyla yaklaşık bir ay sürüyor. Tarafların anlaşması halinde belirlenen tutar, ocak ayının başlaması ile birlikte yürürlüğe konur. Anlaşma sağlanamaması durumunda ise, belirleyici olarak bakanlık devreye girer ve rakamı saptar.
Bence, asgari ücretin bu şekilde belirlenmesi, hakkaniyete uygun değil. Şöyle ki; işçi kesimi, pazarlık masasında yalnızlığa itiliyor. Bu sisteme göre, işçinin bu pazarlık masasında istediğini alma şansı pek de mümkün değil. Bakın geçen sene ne oldu, o zaman da yazmışız yine bu köşeden; Bakan, “Asgari ücret, enflasyonun 7 puan üzerinde arttı” dedi. İşveren kesimi, Zorlu bir süreci tecrübe ettik. Bu durum en başla çalışan kesim, işçiler için zor aynı zamanda işveren için de zor. Enflasyonun 7 puan üzerinde bir refah payıyla asgari ücrete karar verilmiş oldu” dedi. İşçiler de, “Açıklanan ücret işçi beklentilerini karşılamaktan uzak” dedi. Bunların hepsi doğru, herkes haklı. Ancak herkesin haklı olması mantıken mümkün değil. Hayatın olağan akışına ters.
Sistem güncellenmeli. 21. asırdayız. Teknoloji, ilim, irfan çağındayız. Her bir şey gelişti. Ama hala eski usul, kurbanlık alırken yaptığımız pazarlık tarzı bir görüşme süreci gerçekleşiyor. ‘Şöyle anket oldu, böyle bilmem ne, böyle böyle görüş aldık’ falan deniyor ama işin burası bence tıraş. İşin sonunda bakın, görün yine birileri memnun olmayacak ve memnun olmayan kesim de işçi kesimi olacak. “Yeterli değil” açıklaması gelecektir, çünkü yıllardır hep böyle olmuştur. Verilere dayalı, hakkaniyetli, herkesi memnun edecek, “Hah, işte bu. Neden bunca zaman böyle yapmamışız?” dedirtecek, teknolojinin kullanıldığı bir sisteme geçilmelidir. Yoksa, her sene aynı Nasreddin Hoca fıkrası tekrarlanır durur; Nasreddin Hoca bir gün rüyasında bir adamla konuşup, pazarlık ediyormuş. Adam, “9 akçe” diye ısrar ederken, Hoca, “10 akçe” diyormuş. Sonra Hoca birden rüyadan uyanmış, bakmış ki ellerinde hiç akçe yok. Tekrar uykuya dalmış, “Tamam 9 akçe olsun” demiş…
Saygılar.