Dr. Safiye Nihal Demirköprülü

Dr. Safiye Nihal Demirköprülü

Koşulsuz sevgi

Koşulsuz sevgi

Tüm olmakta olanlar sonsuz an içinde gerçekleşmekte. Ve aslında bizler kendi gerçekliğimizi bu sonsuz an içerisinde niyetimiz, duygu ve düşüncelerimizin etkisi ile kendimiz yaratıyoruz. Hala dış dünyadaki şeyler odak noktamız ise burada oyalanmaya devam ediyoruz demektir. Bunlardan özgürleşmemiz gerek. Korku, kaybetme, hırs, bencillik tüm bu duygular bilincimizi aşağı çeken unsurlar. Korkuya odaklı olduğun zaman bunlar bizi yerimizde tutar. Kendi içimizde sevgiyi seçersek bilincimizi yükseltmeye başlayabiliriz. İkilikten birliğe doğru yol almaya başlayabiliriz. Koşulsuz sevgi ve birliği seçmek bizim tercihimize bağlı. Bilincini yönlendirdiğin şey senin niyetin, düşüncen ve odak noktan olur. Biz kurban değiliz. Algımızı genişlettiğimiz zaman, bilincimiz yükselir. Hiçbir ruh ana kaynaktan ayrı değildir. Ancak bilinç seviyesi düştükçe ana kaynak ile olan bağlantı zayıflıyor. Her şey aslında bir bütün, ayrılık diye bir şey yok. İyi ve kötü, karanlık ve aydınlık ikilemi, karanlıktakileri yenmemiz gerektiği fikri, içsel çatışma, bütün ile yani ana kaynak ile olan bağlantının zayıf olmasından, ondan ayrı olduğumuz zannından kaynaklanır. Ama bu çatışma sadece ayrılık fikrini daha da güçlendirir. Bütünsel bilinçten bakabilirsek, yani idrakimizi kendi merkezimize odaklayabilirsek, bu ayrılık fikrinin bir yanılsama olduğu fark edilir. İkiliğe daldığımız zaman bir savaş halinde olduğumuz tuzağına düşeriz. Aydınlık ve karanlık yanılgısı ortaya çıkar, bu da kişinin bilincinin kendi merkezinde olmadığını, dış dünyaya kaydığını gösterir. Korkular, hırslar, çatışmalar hep bu ayrılık yanılgısından kaynaklanır. Ve bu yanılgı insanların çoğunda mevcut olduğu için, bir güç elde etme savaşı haline dönüşür. Ve netice itibarı ile bir nevi karanlığın temsilcisi haline dönüşürler. Diğer insanlar üzerinde ne kadar güç elde edeceklerine odaklanırlar. Dünya insanlığın bölünmesine hizmet etmek, korkuyu rekabeti arttırarak insanları bölmeye çalışmak insanlığın bilincini aşağıya çeken en önemli unsurdur. Ancak birçok insan, bu karanlık varlıklar tarafından yönetildiklerini fark ediyorlar. Korkularının bu karanlık güçleri daha da güçlendirdiğini fark ediyorlar. Sözde manevi gelişmenin karanlığa karşı aydınlığın zafer kazanması gerektiği yanılgısı kişinin bilincini aşağı çeken en önemli unsurdur. Kişi kendi içinde çatışmaya girdiği an, öz benliği ile olan bağlantısı zayıflamaya başlar. Koşulsuz sevgi, başkalarına hizmet ile öz benliğimizin ışığı yeniden açığa çıkar ve ancak bu karanlığı aydınlatabilir. Aslında karanlık diye bir şey yoktur. Sadece ışık olmadığı zaman karanlık ortaya çıkar. Kişi kendi öz benliği ile zayıf bağlantıda olduğunda, sadece kendisine hizmet etme hali ortaya çıkar. Korku, kaygı, çatışma gibi duygular ile kendi ışığına perde oluşturur. Karanlık kendi başına var olmaz. Onu varlık haline getiren bizim duygularımızdır. Kendimizi arayış yolculuğunda en önemli husus, kendi öz benliğimizi bulmaktan ziyade, onun açığa çıkmasına engel olan perdelerimizi fark etmektir. Zaten O ışıl ışıl hep oradadır. Bulunacak bir şey değildir. O hep vardır ve oradadır. Bizim bu dünya sahnesine inerken aslımızın kim olduğunu unutmamız, ayrılık yanılsaması bu karanlığa hayat verir. Yapmamız gereken o karanlığa tekrar ışığı getirmektir.

Bu ne beden, ne ruhtur, çünkü Sevgili’nin Özüne aitim ben.» Hz. Mevlana

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Safiye Nihal Demirköprülü Arşivi