Bela Nedir? Ne Değildir?
Yakın ve uzak çevremizdeki olaylar ister istemez bizleri etkiliyor. Bu etkilerin tesiri herkes için farklı oluyor. Ancak burada, “Allah insana kaldıramayacağı yükü yüklemez.” (Bakara, 2/286) Ayeti bizlere ışık tutuyor. “Vazifenizi yapın, vazife-i ilâhiyeye karışmayın” cümlesi de aynı manaya geliyor.
İkilik bilinci ile olaylara bakan biz insanoğluna bu durumlar her ne kadar bela gibi görünse de, altında yatan manayı iyi okumak gerekiyor.
Aslında Rabbimizin "Şu anda gittiğin yol doğru yol değil, benimsediğin anlayış yanlış, hayatı idrak biçimini gözden geçirmeli ve kendini yeniden düzenlemelisin" seslenişine biz insanlar "Belâ" adını vermişiz. O zaman işin özü nedir?
Fark edilmesi gereken; bunun bir ilahi uyarı olduğu; bize kötü gibi gözüküyor olsa da aslında her halükarda lehimize geliştiği, bizim özümüzle BİR’liğe gelmemiz için bir fırsat sunduğudur. İkilikten kurtulup, kötü veya iyi nitelemelerinin üstüne çıkıp, bir üst düzeyden bakış açısı kazandırmayı hedefler. Burada ki olaylar, kişinin algısına, onu kaldırabilecek kapasitesine göre değişiklik gösterebilir. Hiç kimsede aynı seyretmez. Kiminde hastalık, kiminde fakirlik, kiminde evlat acısı, bazen de toplumsal olaylar şeklinde (savaş, deprem, sel vb.) kendini gösterebilir.
Hastalık, kayıp, acı, yıkım gibi isimler verdiğimiz bu durumları eskilerin "Sebepler Alemi" dediği etki- tepki, neden- sonuç üzerinden okumak; her ne kadar kendimizi tanımayı getirse de yeterli değildir. O halde bu durumları nasıl okumak gerekir?
Doğru okuma; şu cümlede özetlenmiştir: "Olan; olması gerektiği gibidir. Olanın, olması gereken dışında olması mümkün değildir. Olan; olduğu gibidir, olmaması mümkün değildi ve oldu." Bu bakış açısıyla okuma, kişiyi dualiteden çıkarır, olaylara kötü- iyi nitelemesinden ziyade nötr bir bakış açısı getirir. Bakış açısı değiştiğinde olaylara yüklediğimiz anlamlar da değişir. Negatif anlam kalmaz ve bunun sonucu ortaya çıkan negatif duygu ve düşünceler de nötr hale gelir. Duygusal bakış geri çekildiğinde de, saf farkındalık yani basiret akıl ortaya çıkar. Ve böylece insanoğlunun dönüşümü başlar.
Bu durum “Pozitif Düşün, Pozitif Bak hayatın da pozitif gelişsin” türünden bir yaklaşım değildir. Çünkü pozitif negatifi çeker, aslında ikisi de iç içedir. Burada her iki durumu da olduğu gibi kabul etme halinden söz ediyoruz. Olan her şeyi olduğu gibi kabul etme hali. Bu tam teslimiyeti işaret eder. Olan her şeye, ilahi bir mesaj olarak bakıp, olduğu gibi durumu kabul ederek, mevcut duygu durumlarını aşarak basiretimiz yani kalp gözü ile olayları değerlendirmektir aslolan. Teslimiyet halini hiçbir şey yapmama hali olarak değerlendirmek hata olur. Aksine teslimiyet, duygusal bakış açısından bizi kurtararak, akıl gözü ile olayları değerlendirip, ne yapılması gerektiğine net olarak odaklanmamız gerektiğine işaret eder.
Sözlerimi Hz Mevlana’nın sözleri ile bitirmek istiyorum.
Dinlemeyi bilirsen,
Sözdeki mana başka.
Görmesini bilirsen,
Gözdeki mana başka.
Durupta düşünürsen,
Özdeki mana başka.
Eritip varlığını,
Sevgiyle yoğurursan,
O zaman görürsün ki,
Bizdeki mana başka..
MEVLÂNA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.