Senin Işığın
SENİN IŞIĞIN
Koskoca kargaşanın bir iğne ucu kadar topluluğu olan sakinliğini arıyoruz belki de. Öylesine kalabalıklaşmış ki dünya, nefes alsan boğuluyor gibisin kaçsan korkak sayılır gibi. Kimsenin seni anlamadığı bir o kadar da senin de kimseyi anlamadığın bir hayat. Kimin nasıl yaşadığı neyi yaptığı belli değil çoğularının. Çoğularının çünkü çoğu kesim neyi istediği için yapıyor ki, ya da neyi sevdiği için o işin başında. Yalnızlaşılıyor işte, böyle böyle ufak ufak. Sebebi bile bilinmeyen bir döngünün içine girilmiş de dolandıkça dolanılıyor, ne oradan çıkaran var ne de çıkmak için çırpınan.
Oysa hayat öyle mi olmalı, hayat hayal olmalı. İnsan yalnız da kalmalı kalabalıklar içine de kurulmalı. Şu hayat hem sakinleşmek için hem yaşamak için hem hayallerinle çevreni donatmak için yani her şey için çok da güzel, fazlaca doğa birikintisi iyi gelmez mi ağrıyan ruhuna, dinlenmek gerekmez mi biraz. Hep nefes nefese durmadan koşa koşa gider mi hayat. Biraz soluklansan yaşamın güzelliğini içine içine çeksen mesela. Gökkuşağının yere bıraktığı o izleri takip etsen, hayatını o renklere bürüsen. Olmuyor değil karanlıklara bulanmış dertli günlerimiz de olmuyor değil bi belirsizlik içinde çıldırdığımız yıllar. Ama her gecenin bir gündüzü olduğu kadar her karanlığı da bekleyen bir aydınlık var. Her ay’ın gidişinden bize doğru gelen bir güneş var. Her kışın ardından gelen baharlar var. Sohbaharın dökülen yapraklarının gidişiyle bir bir dallarında açacak çiçekler var ağaçların. Hayatın hep dolu dolu yönleri var, dolu dolu güzellikleri. Sen başını boşluğa çevirirsen ve hep o yolda yürürsen ardında bırakacağın güzellikler var, ışıl ışıl parlayan yıldızlar var. Şimdi bir geriye çevir ki başını her şey güzel olsun, hayatın güzelliklerle dolsun. Karanlıkları unut senin ışığın senin aydınlığın olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.