ÇÜNKÜ SEN KADINSIN
Bir yolculuğun var ölene kadar, bir karmaşan var bazen ömrünün başında, bazen ortasında ve bazen de sonlara yaklaştıkça. Garip olan hayat mı, yoksa sen misin bu yolculukta. Kader mi noktayı koyan hayatına, yoksa kaderin devam ettirdiği yeni bir hayatın başlangıcını atmak mı yaşamına. Düşün ne kadar kısa bazen hayat; güldükçe, mutlu oldukça ve bir kadının mutluluğunun sebebi olunca. Bazen de sevdiğin kadının yüzündeki o mutluluğunu paylaşınca güzel sevinişler. Düşün ne kadar uzun hayat; bazen ağladıkça, acıya alışınca ve de bir kadının hasretine dalınca. O kadar anlamlı ki yaşamak bir kadını ve bir adamı, farkında kimimiz olsak da olamasak da. İnsan bişeyin değerini anlayamıyor kaybetmeden belki de, ağlamadan ve acı çekmeden. İnsan sevdiğinin ve sevildiğinin de kıymetini bilemiyor çoğu zaman özlemeden, yitirmeden.. Bazen gülünce gün boyu ne kadar çabuk geçiyor saatler, dakikalar, gündüzler, geceler. Güzel olan herşey ne kadar kısa halbuki. Üç günlük dünyaya sığdırmak gerekmez mi mutlulukları, başlamak gerekmez mi bir yerlerden. Değerini bilmek lazım sevdiğinin, kıymetini anlamak gerekir elindekilerin. Yok olup gitmeleri anlamsız değil mi, köşene çekilip ağladığında. Birini üzmek sığar mı bu dünyaya, bu küçücük dünyaya..
İçimizdekilerin bir telafuzu olmalı, acının anlatılabilir bir kavramı olmalı.. Böyle sığlaşmamalı içimizde kelimeler. İliklerine kadar hissettiğin, başın ağrıyıncaya kadar uykusuzluğa mahkum ettiğin bedenin yıpranmamalı bu kadar. Sen hiç aynaya baktın mı, diye yinelememeli düşünceler bizi. Gerçekten aynaya baktığımızda bitkin bir yüzle mi karşılaşmalı gözlerimiz, yoksa acının her zorluğuna karşı bi duruşumuz mu olmalı güce dayanan. Sen ki göklerde ismini yazan yıldızların hayranısın, sen ki çiçeklerin koparıldığında yanlış yollarda ezilmeyen köşe bucağısın, sen ki bazen dostsun, bazen eşsin, bazen arkadaşsın, bazen sırdaşsın, bazenleri var ki gecenin derttaşısın. Sen ki kendi kendine kaldığında, bir bak aynaya. Çünkü sen kadınsın.
Hayat vermeli bir gülüşün bir bebeğin bakışlarına, destek vermeli ellerin bir adamın omuzlarına. Sen kadın; sen ağlarsan dünyayı da ağlatırsın, sen kadın; sen ağlarsan ümitlerini yıkarsın bu hayatın. Yaşamak için pırıltılı gözler lazım yuvana, yaşatmak için heyecanlı hikayelerin lazım büyümeye meraklı çocuklarına.
Bir adam lazım tebessümüne destek verecek, bir adam lazım kolun kanadın oluverecek. Her eve değil her yüreğe bir adam lazım, kalbine sessizce giriverecek. Sen lazım sana can olabilecek, aşk lazım hayallerine yâr olup dokunabilecek. Sen kadın, bir adam yetiştirmelisin bir kadını nazikçe sevebilecek.
Hisler gizlemelisin ruhuna, göklerdeki yıldızların dilekler sıralandığı o aralığa. Yollar belirlemelisin dileklerin kabul edilmesi için, en aralıklı dua sokaklarına. Kendinle kalmalısın, yokluğun kavramını bi kaç dakika da olsa yaşamak adına. Sonra hissetmeli ruhun aşkın gizemini, hissetmeli ruhun sevginin selini. Şöyle bi yürümeli bedenin yolların ara sokaklarına doğru, çiçekler toplamalı umudun kapısına bırakırcasına. Ve sonra yaşatmalısın kendine, ya sevgi olmasaydı? Aç olurdu kalbin aç kalırdı ruhun aşkın gölgesine, sevginin cilvesine. Özlem’in ne olduğunu bile bilemeden kaçardın toprağın uğultusuna, takıldığın taşlara düşe kalka.
Sen kadınsın; bir adamı sev ki çocuklaşsın ruhun, sev ki öğrenilsin mutluluk, sev ki çekerken acıyı duruşunu göster görmek isteyene, sev ki özlemi göster aşık kalmış kalplere, değerini göster sevginin ve yaşamını göster bütün yitmişliklerin.
Sen kadın; sevgiyi unutturma kalplere, sen kadın; hatırlat aşkı tüm gönüllere, gönüllülere.
Sevgiyle bırak gülüşünü tüm sevenlere,
Sevgiyle..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.