TIKANIRCASINA YEME BOZUKLUĞU
Yemek haz veren ve yaşamımızı sürdürebilmemiz için gerekli bir davranıştır. Fakat aşırı miktarlara kaçıldığında veya yemek yeme hissini durdurulamadığı zamanlarda bizler için artık ciddi bir sağlık soruna olmaya başlar. Tıkanırcasına yeme bozukluğu olan bireyler; tek seferde ve kısa sürede olması gerekenden çok yemek tüketmektedir, yemek yerken kontrol kaybedilir ve ne kadar besin tüketildiğinin farkında varılmamaktadır. Tüketilen miktarın çevre tarafından fark edilmemesi için genellikle yalnız yemeyi tercih edilir. Yemek sonrası ise pişmanlık, suçluluk duygusu, kendinden nefret etme, düşük ruh hali gibi durumlar olabilmektedir.
Yeme takıntısına işaret eden davranışlar
Normalden daha hızlı yeme, çeşitli duygusal durumlarda yiyecek arama, hızlı kilo artışı yeme takıntısına işaret eder. Ani kilo alımları obeziteyi tetiklemekle birlikte kolesterol, tansiyon, insülin direnci, karaciğer yağlanması, aşırı terleme, sivilce artışı gibi olumsuzluklara neden olabilir.
Yeme bozukluğunu etkileyen etmenler
Yapılan bir çalışmada kadınlarda kaygılı bir insan olma, rekabetçi olma, hızlı duygu değişimleri, kendini başarısız görme yeme bozukluğunu tetiklediği gösterilmiştir. Erkeklerde ise duygusal bir kişilik yapısının olmaması ve kaygılı bir insan olma yemek bozukluğuna sebep olduğu açıklanmıştır. Ayrıca aile güvenli bağlanma bireylerde yeme bozukluğu riskini azaltmaktadır. Erken yaşlarda aile ile sağlıklı kurulan bağın bireylerde yemeğe yönelimi azalttığı çalışmalarda gösterilmiştir. Öte yandan aile bağı güçlü olmayan, ailesi ile sağlıklı iletişimi olmayan bireylerde duygusal yönde ihtiyaçları karşılanmadığı ve buna bağlı olarak yeme bozukluğu ortaya çıktığı gösterilmiştir.
Sigara kullanımı yeme bozukluğu riskini artırır
Sigara kullanımı özellikle kadınlarda yeme bozukluğu riskini 2 kat artırmaktadır. Sigara içmenin iştah kesip zayıflatacağı algısı yanlıştır. Sigara tüketimi ile artan dürtüsel davranışlar fast food tüketimini, paketli gıdalara yönelimi artırmaktadır. Yeme zaafını tetikleyerek yemeğe karşı direnci azaltmaktadır. Ayrıca fast foodların kolay ulaşılabilir olması, günlük yaşamın bir parçası haline gelmesi de yeme bozukluğunu tetikleyen etmenlerdir.
Peki ne yapmalıyız?
Yeme bozukluğuna yaklaşım aile hekimi, psikolog ve diyetisyen eş zamanlı olarak ve ekip halinde olmalıdır. Bireylerin kan tahlillerine bakıp ona göre diyetler yazılmalıdır. Depresyona yatkınlık fazla olduğu için çikolata, kek, pasta gibi besinlerin depresyona daha çok yönelteceği sadece kısa süreli mutluluk vereceği detaylıca anlatılmalıdır. Tavuk, balık, kırmızı et, incir, mercimek, kuru fasulye, elma, çilek, portakal gibi mutluluk hormonunu aktive eden besinleri diyete eklemek yararlı olacaktır. Ayrıca yanlış beslenmeden kaynaklı bağırsak probiyotikleri azalmış ve buna bağlı olarak da depresyona yatkınlık artmış olabilir. Bu yüzden mutlaka probiyotik takviyesi yapılması gerekir.
D vitamini, demir, B12 vitamini, magnezyum eksikliği olup olmadığına kan tahlillerinden bakıp eksiklik halinde takviyelerin mutlaka kullanılmalıdır. Demir hapının halk arasında kilo aldırdığına dair inanışlar vardır. Demir eksikliğinde vücudumuzun oksijenlenmediğini ve buna bağlı olarak metabolizmamızın yavaşlayacağını unutmamamız gerekir. Unutmayalım ki vücut bir bütündür. Herhangi bir vitamin-mineral eksikliği vücudumuzun düzenli işleyişini bozacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.