Alt-Üst Soy Bilgisi ve Tekâsür
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, TC vatandaşı olan kimselerin alt-üst soy bilgisini, www.turkiye.gov.tr adresinde hizmete sundu. Bu haberi duyar duymaz çoğunluk e devlet şifresiyle e devlet kapısını tıkladı. Yoğunluktan sistem kilitlendi, sayfaya girilemez oldu. Bir ara kaldırıldı, yeniden vatandaşın bilgisine sunuldu. Şimdi belirli aralıklarla vatandaş girip randevu alıyor ve şeceresini öğreniyor. Sayfaya giremeyen e devlet şifresiyle tekrar tekrar girip tıklamaya devam ediyor.
Sonucu elde eden ise merakını gidermiş oluyor. Aileden aileye değişiklik olmakla beraber 1820-1830 yılına kadar üst soy bilgisine ulaşabiliyor herkes. Ailesinin geçmişini öğrenen eşiyle dostuyla ve sosyal medyada paylaşım yapıyor. Kimi de "Sağlığında babasını ziyarete gitmeyenler soyunu-sopunu merak ediyor." şeklinde eleştiri getiriyor. Kimi de "Irk bazında bugünkü durumumdan farklı bir soy-soy çıkar mı?" endişesi yaşadı işin başında.
Aile kütüğünün, 1800'lere ininceye kadar vatandaşın hizmetine sunulmasının hikmetini bilmemekle beraber kişinin birkaç kuşak öncesini bilmesini, atalarının nereden geldiğini, isimlerinin ne olduğunu öğrenmesini bilgi amaçlı olarak faydalı görüyorum. Geçmiş şeceresini bir övünç meselesi yapılmasını ise tasvip etmiyorum. Nasıl ki aslını inkâr eden haramzade ise aslını bir övünç ve gurur meselesi yapmak da bir o kadar ayıptır. Çünkü nerede, kimden doğacağımız bizlerin kendi tercihi değildir. Gerçi verilen bilgilerde birkaç kuşak öncesi ataların adı, soyadı, doğum tarihi, doğum yeri ve ölümü bilgisi var. Kimin nereden geldiği, aslı-astarının ne olduğu bilgisi yok.
Herkes geçmiş ecdadının bilgilerine ulaşa dursun. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün geriye dönük kütüğü bana Kur’an’daki tekâsür’ süresini hatırlattı. Malumunuz üzere Araplarda soy bilgisini takip etmek ve atalarıyla övünmek o kadar yaygın hal almış ki mezarlara kadar ailelerini saymaya başlamışlardı. Sürenin ilk iki ayetinde Allah: “Çokluk kuruntusu sizi o derece oyaladı ki, nihayet kabirleri ziyaret ettiniz.” buyurmaktadır. Ayette geçen tekâsür: “mal, mülk ve çoluk çocuğun çokluğuyla övünmek” demektir. Belki de bugün bizim yaptığımız bundan farklı değil. Demek ki insanın bu konudaki bakış açısı geçmişte ne ise bugün de aynı. Aslında önemli olan mal-mülk, çoluk ve çocukla övünmek, işi mezara yani geçmişe kadar götürmek değil, günümüze -bugünkü halimize- bakmaktır. Çünkü geçmiş geçmişte kaldı.
Mademki her birimiz geçmişimizi merak edip baktık, soyumuzu önemsedik ve öğrendik. Bundan hareketle günümüz akrabalık ilişkilerimizi bir sorgulayalım, derim. Zira büyük aileden çekirdek aileye döndük. Her geçen yıl akrabalık ilişkilerimiz dumura uğramaktadır. Her yeni nesil ile birlikte akraba sayısı ve çevresi biraz daha daralmaktadır. Bizim tanıdığımız yakın akrabayı çocuklarımız tanımıyor. Çünkü kala kala anne-baba ve çocuk kaldı. Böyle gide gide yakın diye bildiğimiz akrabalıklar iyice yabancı olacaktır. Sınav odaklı okuma, çocukları akrabadan uzaklaştırmakla beraber evliliklerimiz de kişiyi aileden koparan bir etken olmaktadır günümüzde. Eskiden ev tutulurken veya ev satın alınırken eşe-dosta, akrabaya yakın olsun hesabı yapılırdı. Hatta aynı köyden gelenler bir muhitte toplanırdı. Şimdi ise baba bir tarafta, oğul öbür tarafta. Öncelik ve tercihlerimiz değişti maalesef. Herkes kendi başına özgür bir birey bugün. Ama olsun, nasılsa Nüfus ve vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün bu hizmeti ileride de devam edecektir. Tanımadığımız, iyice uzaklaştığımız akrabaları devlet dijital ortamda bir arada tutuyor. Biz unutsak da o, unutmuyor. Merak ettiğimiz zaman e devlet vasıtasıyla öğreniriz. Gerisi de çok önemli değil diye düşünebiliriz. Belki içimizden bizim önem vermediğimiz akrabalık hukukuna “Devlet önem verdiğine göre demek ki bu işler önemli” deyip sılayı rahime gereken değer ve önemi veren kişilerimiz çıkar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.