Talana ‘Dur’ Diyelim
Hiç şüphesiz yaşadığımız zaman dilimi kaderimizin bir parçası. Bizlerin payına düşen de salgın, iklim değişikliği oldu. Bunların yarattığı birtakım sınırlamalar hepimizi zorladı. Bu zorlamanın bence iki nedeni var; birincisi ‘irade’ dediğimiz şeyin tükenebilir olması, ikincisi ise belirsizlik.
İnsanoğlu her şeye uyum sağlayabilen bir varlık. Savunmasız dünyaya gelir ama büyüdükçe çölde de kutuplarda da yaşayabilir. Bir şeye uyum sağlayamaz o da belirsizliktir. Özellikle gençlerin hayattan beklentileri yüksek. Fakat yaşananlar beklentileri karşılamıyor. Hal böyle olunca da gençlerde bir isteksizlik hali ortaya çıkıyor. Bugün Türkiye’de insanların büyük çoğunluğu “İmkanım olsa yurtdışına giderim” derken, yine büyük bir çoğunluğu, “Çocuğumu yurtdışında okutmak isterim” diyor. Nereye gitmek ya da hangi ülkede okutmak istersiniz diye sorulduğunda da Batı Avrupa ülkeleri söyleniyor.
Kötülemek için söylemiyorum; tarihi biraz geri alalım, Batı Avrupa’nın geçmişine bakalım. Öyle çok geri gitmeye de gerek yok. 2. Dünya Savaşı’nda yaşananlara bir bakın. Şehirler bombardımanlarla, patlamalarla yerle bir olmuş, evler yerle bir olmuş. Sirenler çalmış insanlar sığınaklara koşmuş. O yıkılan evlerin içinde olmadıklarından dolayı şükreden insanlar, günde 8 değil 12 hatta yer yer 14 saat çalışıp bugün Türklerin de içerisinde olduğu milletlerin yaşamak istedikleri şehirler, ülkeler ortaya çıkarıyorlar. Benim milletim de 12 saat çalışıp, işverenden asgari ücret, sigorta almak için çaba sarf ediyor...
Aile büyüklerimize bakalım. 2-3 kuşak öncesine. Onlar savaşmış. Cepheden cepheye koşmuş. Bugün bizden istenen, beklenen, rica edilen, “Lütfen” denilen şey ne? Evde kal, kalabalığa karışma, maske tak, mesafeni koru. Ne kadar ilginç değil mi? Bunu niye anlattım? Tarihte birçok kez insanoğlu acılarla karşı karşıya kalmış. Yaşanan daha kötü, zor zamanlar zihnimizdeki sıkıntıları hafifletir mi acaba? Bunları düşünerek daha bilinçli davranabilir miyiz?
Hepimizin dilinde artık, herkes söylüyor; iklim değişti. Bilim adamları yıllardır söylüyorlardı zaten “ha değişti ha değişecek” diye. Fakat insanlar ne yaptı? Acımasızca tüketmeye devam etti ihtiyaç yaratarak. Doğa bize artık rahatsız olduğunu bas bas bağırıyor. Müsilaj ile bağırdı, yangınlar ile bağırdı. İklim değişikliğinden doğan kuraklık nedeniyle özellikle Konya’nın kuzeyinde tarlalara biçer girmedi.
Doğa bize feryat ediyor ama bu feryadı duymazdan, anlamazdan gelmek duyarsızlık, bilinçsizlik değilse nedir? Atmosfere salınan sera gazlarının etkisinin sonucunda değişti bu iklim. Niye çıktı küresel ısınma? İnsanoğlu sebep oldu. Artık kendimize gelelim. Dünya evimiz. Hepimiz bu evde doyarız, hepimize yeter. Ama doyumsuzluğa, aç gözlülüğe son verilmesi lazım. Bu talana ‘dur’ diyelim.