Kendini sev ey okur
Fakir bir ailenin çocuğu idi ve çalışması gerekiyordu. Henüz reşit bile olmadan inşaatlarda çalışmaya başladı. Askerlik sonrası sektörde adı bilinen bir firmada işe girdi. Hemen her kademede itirazsız çalıştı. Onun çalışkanlığı işvereninin dikkatini çekti ve onu yanından ayırmadı, sorumluluklar verdi.
Altmışlı yaşlara gelmişti. Vasıfsız bir işçi olarak başladığı mesleğinde son 20 yıldır proje sorumlusu olarak görev yapıyordu. İşvereni ve iş yerindeki çalışanlar ile tedarikçiler tarafından seviliyordu. İyi de bir maaşı vardı ve şirketin sunduğu başka imkanlar da. Ama artık bir bıkkınlık gelmişti. Artık emekli olmalıyım ve eşimle, ailemle ve torunlarımla daha çok vakit geçirmeliyim diye düşünüyordu. Ülkenin nice güzel yerlerini gezmeliydi artık, özgürce.
Nihayet bu fikrini işverene söyledi. İşvereni, en iyi elamanlarından birinin ayrılmasına razı olmadı. Çok dil döktü ancak onu bu fikrinden vazgeçiremedi. Ondaki bu kararlılığı görünce işvereni, Senden son bir iş olarak bahçeli bir dublex villa yapma işini de üstlenmesini ve ev hazır olduğunda işten ayrılabileceğini söyledi.
Tekrar kolları sıvadı. Yıllardır yaptığı işti ama, emeklilik-işten ayrılma, ailesi ile geçireceği günler kalbini ve zihnini meşgul etti. İşe yeterince önem veremedi. Baştan savma bir işçilik ve kalite kontrolü yapılmamış malzemelerle inşaat devam etti. Bir an evvel bitirmeli ve bir an evvel özgürleşmeliydi. Yıllardır beraber çalıştığı takım arkadaşları da davranışlarına anlam veremiyorlar ve onun bilinen bilgi ve görgüsüne hiçte yakışmadığını düşünüyorlardı. Ancak, ne kadar çabalarsa çabalasın işine gönlünü veremiyordu.
O zor dönemin sonunda, işverenine verilen son işi de bitirdiğini haber verdi. Ertesi gün, bahçeli dublex villayı görmek için sözleştiler. Villaya geldiler, dış mekanı gezdiler ve bina içini incelemek üzere kapıya geldiklerinde işveren, ona döndü ve: Sevgili Kardeşim! Bu ev artık senin dedi. Yıllardır firmamıza kattığın değerler için, benden sana küçük bir hediye. Seninle birlikte çalışmak, sana güvenmek ve zorlukları birlikte aşmak ne kadar güzeldi.
Adam çok utandı, ? Keşke villanın kendisine hediye edileceğini bilseydi ve Keşke yıllardır yaptığı gibi daha mükemmel bir proje gerçekleştirseydi diye hayıflandı.
Günlük koşuşturmalar ve telaşlar arasında akledemiyoruz. Aslında hayat da bu hikaye gibidir. Her gün, her saat, her dakika, her an biz de kendi hayatlarımızı inşa ediyoruz. Hayatımız daha güzel olsun diye elimizden geleni mi yapıyoruz, yoksa bir boş vermişlik içinde miyiz? Halbuki yaptığımız tüm davranışlar ve seçimlerle, hem dün, hem bugün ve hem de yarın yaşayacağımız evi (hayatımızı) kurarız.
O halde, hem dünyada, hem ahirette huzur ve saadet içinde yaşayacağımız evler/hayatlar inşa edebilmek için, hayatlarımızı daha akıllıca ve daha önemlisi farkında olarak kurmaya ne dersiniz.
Birçok kişi aynı işi yapar ancak farkında olanlar farklı yapar. Buna ilişkin bir hikaye ile bugünkü yazımızı noktalayalım:
İnsan Kaynakları alanında yüksek lisans yapan bir öğrenci, tezi için çalışanların işleri hakkındaki düşüncelerini tespit etmek için, Mimar Sinan´ın şah eserlerinden bir caminin restorasyonunda çalışan işçiler ile görüşme gerçekleştiriyordu. Tek bir soru vardı: Ne yapıyorsun??
İlk işçi bunalmış bir halde :
Ne yaptığımı görmüyor musun, kör müsün? diye bağırdı. ?Bu parçalanması imkansız kayaları ilkel aletlerle kırıyor ve patronun emrettiği gibi bir araya yığıyorum; şu cehennem sıcağında, güneşin altında kan ter içinde çalışıyorum.
Bu iş ölümden beter. Modern teknik ve malzemeler dururken bunca eziyet neden??.
Öğrenci biraz da çekinerek ikinci bir işçiye aynı soruyu sordu. O da:
Şu kayaların tadilat planına göre yerleştirilebilmesi için kullanılabilir şekli vermeye çalışıyorum. Bu iş ağır ve bazen de sıkıcı bir iş amma, eşim ve çocuklarım için para gerekli ve bu işten daha kötüleri de var. Halime çok şükür diye cevap verdi.
Biraz rahatlamış olarak üçüncü bir işçiye aynı soruyu sordu. Üçüncü işçi:
Görmüyor musunuz beyefendi? Mimar Sinan´ın ustalık eserini bizden sonraki nesiller de ibretle izlesinler diye gayret ediyoruz? dedi.
Evet, biz hayatımızı nasıl inşa ediyoruz ve? Ne yapıyoruz ?
Evet her şey gelir geçer ama yaşanan zaman asla. Herkes kendine de yakışır ve olması gerektiği gibi yaşamalı. Kendine zaman ve yaşantı imkanı vermelisin ey okur.
Selam ve Muhabbetle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.