Öyle birbirimizi germeye, ortaya nifak atmaya falan gerek yok. Bugün 1 Ocak 2018 ve yeni yılın başı…

Biz Anadolu halkı olarak her yılın başında genelde evimizde sevdiklerimizle, kuruyemiş, meyve yiyerek, yanında çay, kahve, kola içerek yeni yılın daha iyi geçmesini isteyerek bir araya geliriz. Bunun Noelle, Hristiyanlıkla, “gavurlukla” alakası falan yoktur.

Tabii ki bu kutlamalarda alkol tüketiliyorsa, “yoz” bir şekilde eğleniliyorsa, bu zaten dinimize göre yılbaşında da günahtır, normal günde de günahtır.

Hani toplumda, cahilce her gün içki içip de perşembe günleri alkol kullanmayan bir anlayış vardır ya işte aslında bu yılbaşı mantığı da bundan farklı değildir.

Şu bellidir: Toplumun büyük bir çoğunluğu, dün akşam evlerine meyve, kuruyemiş gibi yiyecekler aldılar. Akşam ailesiyle beraber oturup, yemeğini yedikten sonra kuruyemiş ve meyvesiyle vakit geçirip televizyon izledi. Yani kimse bir “Noel ayini” falan yapmadı.

Dolayısıyla bazı “eyyamcı” tiplere hiç kulak asmamak lazım. O eyyamcılar için İslam kendilerine ait bir dindir ve kendilerinin dışındakiler ya dinsizdir ya da bunların cennetlik veya cehennemlik olduklarına kendileri karar verir.

Bu arada, bu eyyamcılar, “ele verir talkımı, kendi yutar salkımı” mantığındadır. Ha bunlar için hovardalık yapmak, “zina” yapmak –haşa- günah değildir ama kendileri yaparsa…

Yani bu eyyamcılar konusunda o kadar çok yazacak konu var da; bendeniz “yeni yılda bunların olmaması” dileklerimle, bu kadar bahsedeyim.

Artık cehaletin ciddiye alınmadığı, cahillerin öğrenene kadar arka plana atıldığı, ülkenin birlik ve beraberlik içerisinde emperyalizme karşı mücadele ettiği, mutluluk ve sevgi dolu bir yeni yıl olması dileklerimle herkesin yeni yılını kutlarım.

Bu da yeni yılın ilk fıkrası olsun:

“Vatandaş yılbaşı gecesinde hindisini yiyen muhtereme sorar:

- Kurban Bayramı`nda yeri göğü inletiyordun; yok vahşet, yok katliam, yok hayvan hakları diye… Yılbaşında bi ton hindi kesiliyor, niye gıkın çıkmıyor?..

- Ee... Ağzım dolu...”