Para karşılığında şeref satmak
Yazıyı kaleme almaya başlarken maalesef acı bir haber aldım. Konya’mızın sevilen gazetecilerinden, gazetemiz muhabiri ve aynı zamanda köşe yazarımız Ferit Hepokur ağabeyimizin annesi Kübra Anbar vefat etti. Bu köşe yazı vesilesiyle merhumeye Allah’tan rahmet, Ferit ağabeyime başsağlığı diliyorum…
Hatırlayacağınız üzere, geçtiğimiz hafta Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan gerilime değinmiş, ‘Ukrayna ile kardeş miyiz?’ başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazıyı görüp tebrik edenler, konu üzerinden muhabbet açan eş dost oldu. Birçoklarının dediği gibi eş, dost arasında da Batı’nın Ukrayna’yı yalnız bıraktığına dair bazı değerlendirmeler vardı. Ben açıkçası durumun öyle olduğunu düşünmüyorum. Rusya’ya yönelik uygulanan yaptırımların neticelerini tüm dünya önümüzdeki günlerde net bir şekilde görecektir. Şimdi buraya kadarki bölüm işin ekonomik, politik bölümü. Şimdilik bu alanlardan biraz uzaklaşalım…
Kriz hala devam ederken, Ukrayna’nın Batı’ya olan güveni bana bazı hadiseleri hatırlattı. Yukarıda zikrettiğim eş, dost muhabbetinde konuştuk, aktarayım size de; Bu dünyada her ne olursa olsun virgül kadar eğilmeyeceksin. Dik duracaksın. Kimseden bir şey beklemeyeceksin. Eğilmemek için ne gerekiyorsa eksiksiz bir şekilde yapacaksın. Devlet yönetirken ya da hangi işi yaparsan yap bu böyle.
İngiliz subayların işgal ettikleri bölgelerdeki kibirli hareketleri dünyanın dört bir yanında bilinen bir gerçektir. Bilindiği üzere İngilizler bir dönem Hindistan’ı da işgal etmişlerdi. İşgal yıllarında ismi cismi muallak bir İngiliz subay Hintli bir vatandaşa sebepsiz yere tokat atar. Adam tokadı yedikten hemen sonra tokada yumrukla karşılık verir ve İngiliz subayı yere serer. Subay böyle bir karşılık beklememiştir tokat atarken. Bir sinirlenmiş bir korkmuş. “Bunu yanına bırakmayacağım” düşüncesinden hareketle subay, generale kadar gitmiş, “Bir Hintli bana yumruk attı, buna nasıl cüret eder? Bir Hintli bir İngiliz kraliyet subayına nasıl vurabilir?” demiş ve asker talep etmiş. Niyeti ibret-i alem yani. Ama general zeki adam. Boşuna general değil yani. Dinlemiş subayı, kasanın yanına gitmiş. Açmış kasayı yüksek bir meblağ para vermiş subaya, “Git o Hintliden özür dile, bu parayı ona ver. Bu bir emirdir, sakın sorgulama” demiş. Subay sinirlenmiş ama yine de emir demiri keser hesabı, gitmiş özür dilemiş, parayı da vermiş.
Hintli adam bir tokat yemiş, servet sahibi olmuş. Hintli, parayı bulunca hemen ticarete atılmış. Evlere, arabalara sahip olmuş.
Gel zaman git zaman, general yumruk yiyen subayı yanına çağırmış, “Sana vuran Hintli adamı hatırlıyorsun değil mi?” diye sormuş. Subay, unutmadığını ve unutmanın da mümkün olmadığını söyleyince general, “Git intikamını al. Ona herkesin ortasında vur” demiş. Subay şaşırmış tabi. “Çulsuzken vuramadığım adamı zengin olunca niye dövüyorum” diye düşünmüş ama yine de harekete geçmiş. Gitmiş Hintlinin mekanına herkesin yanında sorgusuz sualsiz, kimse ne olduğunu anlamadan bir güzel dövmüş. Hintli sopayı yiyince yerden kalkamamış bu sefer. Karşılık da vermemiş.
Subay şaşkınlıkla gitmiş generalin yanına. General subayın şaşkınlığını görünce, “Ne şaşırıyorsun? O adam sana vurduğunda bir şerefi vardı. Ama o şerefini para karşılığında sattı” demiş.
İbretlik değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.