Hayat hızlı bir şekilde akıp gidiyor. Hafta ne zaman başladı, ne zaman bitti farkına varamıyoruz. Bir bakmışız yıl, yıllar geçmiş. Bu süre zarfında hayatlarımız çeşitli imtihanlarla devam ediyor. Beklemediğimiz anda hiç ummadığımız şeyler yaşayabiliyoruz. Bir taraftan olumsuzluk bir taraftan güzellik ile karşılaşıyoruz. Yani hayat, hızlı geçmesine rağmen şaşırtıyor da.

Öyle olaylara şahit oluyoruz ki yaşadığımız süreç içerisinde; dost bilinen düşman, düşman zannedilen dürüst çıkabiliyor. Dost denilen; iyi gün dostu, kötü günde daha da kötülük isteyen bir düşmana dönüşebiliyor. Çok tanıdığımızı düşündüğümüz insanları yeterince iyi tanımadığımızı fark edebiliyoruz.

Aldatma, kandırmaca, entrika gibi şeylerin revaçta olduğu bir yıllardayız. Anlatan doğru anlatmıyor, dinleyen doğru dinlemiyor. Yalan, yanlış, ters olan o kadar şey var ki ‘Her şey böyleyken nasıl hayırlı bir sonuç bekleyebiliriz?’ diye düşüncelere dalıyorum. Yaşam dediğimiz şu kısacık süre içerisinde doğru ve yalanın aynı çarşıda bol bol satıldığı çarşılara girmek durumunda kalıyoruz. O çarşıda doğruya müşteri olursak ne ala. Olmazsan sıkıntı.

İnsan tertemiz doğuyor, büyüdükçe fıtratı bozuluyor, samimiyeti kayboluyor. Herkes değil tabii. Doğru istikamette devam eden temiz kalmayı sürdürüyor. Yalana bir girdi mi insan maddi, manevi zararın içine düşüyor. ‘Değerlerimiz’ diye bahsettiklerimizi yalan bozuyor. Doğruluktan ayrılan şahsiyetler, değerlerini bir bir kaybediyor. Sayısız örneği var. İnsanlar yalan sayesinde bu dünyada muvaffak olduğunu zannediyor. Fakat esas galibiyet ancak ve ancak doğrulukla mümkün.

Hayat denen bu imtihanda unutulmaması gereken husus şu ki; hazırlıklı olunması şart. Kişiliğimizden ödün vermememiz, değerlerimize sarılmamız önemli. Eğri değil, doğru olunduğu zaman ya da en azından bu yolda emek verildiğinde daha güzel olacak her şey. Yalana, hileye kapılmadan dosdoğru bir hayat yaşayalım. O zaman düzelecek birçok şey.

Herkese iyi hafta sonları. Kalın sağlıcakla…