Erkekler, Bu Görevinizi Biliyor muydunuz?
Bir derdim var. Bunu sizinle paylaşsam mı, paylaşmasam mı diye düşünmüyor değilim. En iyisi paylaşayım gitsin. Paylaşırsam derdim azalmış olur belki. Derdimi zorlama bir bilmeceyle açayım: Marketten aldım beş poşet, dışarı götürdüm yirmi poşet. Bilin bakalım bu nedir? Dışarı bir şey götürmüyorsanız, nereden bileceksiniz. Ancak benim gibi eşekten düşenler bilir: Çöp efendim çöp.
Günübirlik markete giden biri değilim. Bazen haftada bir veya on günde bir giderim. Marketin hiç sağına soluna bakmadan listede olan temel ihtiyaçlarımı alır çıkarım. Ödemeyi yapıp aldıklarımı mutfağa çekince derin bir oh çekerim.
Derin oh çekmem uzun sürmüyor. Çünkü ne zaman dışarı çıksam -ki günlük çıkmasam olmaz- bunu giderken çöpe atıver ya da dışarıya poşet koydum, onu da götürüver, talimatı alırım. Poşette ne olabilir diye hep merak ederim. Fakat içini açma imkanım bugüne kadar hiç olmadı. Zira poşetin içinde bir belki de iki poşet. Ağzı da bir güzel bağlanmıştır. Deri sarar gibi desem, mesele anlaşılmış olur sanırım.
Kapının önüne çıkınca bahtıma artık. Bazen bir bazen iki bazen de üç poşet birden beni bekler bulurum. Bir elimde telefon olduğu halde diğer elime de poşetleri alır, çöp konteynırını boylarım. Bu arada ağır mı ağır. İçinde ne varsa artık. Çöp kovasının ağzı açıksa helal be derim. Çöp kutusunun hiçbir yerine dokunmadan bir basket atışı edasıyla içine atarım. Basketçiliğim de fena değil hani. Konteynırın ağzı kapalı ise niye kapatırlar diye homurdanırım ve kapağı bir şekil açıp atarım içine. Ardından ya Rabbi, şükürler olsun, bugünkü çöp atma görevimi de ifa ettim, bir dahakine Allah kerim derim.
Bu anlattıklarımın bir başka boyutu daha var. Bazen iyi, bu çıkışımda çöp yok diyerek elimi kolumu sallaya sallaya kapıyı açarım. Mutfaktan bir ses geldi mi, ne oldu demem. Annah derim. Bilirim ki çöpe gidecek ama hazırlanmamış çöp poşeti vardır. Bazen de bu çöp nasıl hazırlanır bakarım. Önce çöp kutusu açılıyor. İçine daha önce konmuş poşet çıkarılıyor. Hafifçe kaldırılıyor. Poşetin altı akıyor mu akmıyor mu kontrolü yapılıyor. Poşetin altı ıslak ise bil ki poşet delinmiştir. Delinmedi ise de mutfaktan dışarıya çıkarırken delinme ihtimali vardır. Hiç sağa sola damlatmadan tekrar yerine konur, poşetin ağzı bağlanır. Ardından yeni bir poşete geçirilir. Onun da ağzı bağlanır. Tamam, denerek elime tutuşturulur. Bu çöp poşeti daha önce hazırlanmış da giderken atılsın diye kapının önüne konmuşsa poşeti kaldırdıktan sonra altına akmış mı kontrolü yapılır. Akmamışsa şükredilir. Eğer akmışsa bir hızla paspas alınır, burası bir güzel paspaslanır.
Ben böyle anlatıyorum da siz de bu adam ne yapıyor böyle deyip okuyorsunuz. Okuyun okuyun, tecrübe edinmiş olursunuz. Ki burada tecrübe konuşuyor. Ayıplamanızı hiç tavsiye etmem. Zira başınıza gelir. Eğer bu anlattıklarımı bir bir ve daha fazlasını yapıyorsanız, aklın yolu birdir ve aynı cendereden geçen yolcularız. Allah bu görevde de yardımcınız olsun. Hasılı ömrümün önemli bir kısmı, çöp atmakla geçti, geçiyor ve geçecek desem, hiç abartmamış olurum. Ki mesele ortada. Evin erkeği olarak pek hesaba katılmayan bu görevimizin de bu vesileyle kayıtlara geçmesini istiyorum.
Evden durmadan çöp konteynırına çöp götürme işinde, garibime giden ve anlayamadığım bir durum var. Bunu da belirtmek istiyorum. Bir fabrikanın seri üretimi gibi her gün bu kadar çöp bu evden nasıl çıkar? Çünkü eve giren bellidir. Marketten aldığımıza hiç dokunmadan çöpe götürsek bu kadar çöp poşeti çıkmaz. Haydi, yemeden attık diyelim. O zaman bu göbekler ne? Demek ki yemişiz. İyi ki yemişiz yoksa günde daha fazla çöp atmamız gerekecek. Hocanın, kedi buysa et nerede, et bu ise kedi nerede" dediği gibi bir şey bu. Girdi ve çıktı da bir anormallik var ve ben bu havuz probleminin içinden çıkamadım. Aman neyse ne. Benim kendi derdim kendime yeter. Bir de havuz problemini mi çözeyim? Görevim, marketten getirdiklerimi fazlasıyla çöpe atmak. Bunu da yapıyorum. Ötesini istemeyin benden. Bu arada derseniz ki kalabalık bir ailesiniz. Ondandır. Değil efendim. Toplam üç kişiyiz.
Yazımı sonlandırırken içinden çıkamadığım bu girdi ve çıktı dengesizliği, bana belediyeye teşekkürü akla getirdi. Ne alaka demeyin. Bu girdi ve çıktı anormalliğine göre çöp, çevre ve atık bedeli adı altında belediyelerin az vergi aldığını düşünmeye başladım. Düşünsenize belediye, ne kadar çöp atarsan, o kadar çevre vergisi alacağım dese, yandık. İnanın markete ödediğimiz bedelin kat kat fazlasını alması gerekirdi bizden. Aman, ağzımdan yel alsın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.