Devletin İç Sorunu
Liseli gençler arasında çoğunlukla kız yüzünden kavga eksik olmaz. Kavgalar da genellikle okul koridoru ya da bahçesinde yapılır. Yani insan kalabalığın olduğu yerde yapılır. Bağırış ve çağırışı görünce koşarsın. Onları birbirine vurmaya çalışırken görürsün. Kavga etmesinler diye araya birileri girince uzaktan birbirlerine el, kol, yumruk sallarlar. Ağızları da boş durmaz. Her türlü küfür ve hakaret ağızlarından çıkar. Arkadaşları onları aralamaya çalıştıkça cesaretleri tavan yapar. Ele avuca sığmazlar. Sanırsın ki bırakıversen birbirlerini paralayacaklar.
Derste ve okulda olmayan ama maharetini başka türlü gösteren, tüm yeteneği sorun olan bu tip liseli gençlerle geçmişte müşerref olurdum. Bu tipleri odama aldıktan sonra onlara şu meyanda konuşmalar yapmışımdır: Gençler, hanginiz haklı ve haksız üzerinde durmayacağım. Zaten faydası da yok. Meseleniz nazarımda çok da önemli değil. Keşke meselenizi iki medeni insan gibi çözebilseydiniz. Çünkü bu dil bunun için var. Benim için birinci derecede suçlunuz, kavgada ilk yumruğu sallayandır. Beni üzen sizin gibi korkusuz korkakların, kavga için niçin okulu seçtiği. Çünkü tüm derdiniz, horozlanmak ve kayıkçı kavgası yapmak. Beklentiniz, nasılsa birileri aralayacak. Gördüğünüz gibi arkadaşlarınız ve öğretmenleriniz araya girince kozlarınızı paylaşamadınız ve işiniz yarım kaldı. Yazık değil mi size! Erkek adam, başladığı işi yarım bırakmaz. Keşke okulu seçeceğinize kimsenin olmadığı bir ormanlık alanı seçseydiniz, daha iyi olurdu. Bundan sonra böyle yapın. Orada kimse sizi aralamaz, bir güzel kozlarınızı paylaşır ve sonuç alırsınız. Birbirinizi öldürdünüz mü? Bilin ki tüh demem. Su testisi su yolunda kırıldı derim. Böyle kavga edeceğiniz zaman bana da haber verin. Gelir seyrederim. Asla durun çocuklar demem. Çünkü ben kavgayı severim. Cenazemiz orta yerde kalırdı diye de düşünmeyin. Tüm cenaze işlemlerini ben yapar, cenaze namazınızı da kılarım. Benim size rehberliğim bu yönde. Haydi göreyim sizi derdim.
Sonra mı? Bu ve benzeri kavgalar bıçak gibi kesilirdi. Sanırım çocuklar, foyamız ortaya çıktı diye düşünürlerdi ya da biz bir çatlakla karşı karşıyayız. Bir daha kavga edersek, neler işiteceğimizi ve başımıza neler geleceğini kestiremeyiz diye düşünüyor olmalılar. Size garip gelse de benim yöntemim böyle idi. Derslerde gözleri olmasa da bu tür konuşma ile ne kastettiğimi anlayacak kapasiteleri vardı bu tip öğrencilerimin.
Kanları deli olan, akılları bir karış havada olan, daha çocukluktan kurtulamamış ve sorumluluk almamış bu gençlerin atışması ve kavgası hoş değil ama yaşları itibariyle bu yaptıkları masum görülebilir. Ya Soylu-Özdağ kavgasına ne demeli? Biri devletin iç güvenliğinden sorumlu, emrinde devletin istihbaratı, jandarması ve polisi olan biri. Diğeri ise Prof. unvanı ile üniversitelerde çalışmış, devletin bazı kademelerinde sorumluluk almış, vekillik yapmış, şimdilerde kurduğu Zafer Partisinin başkanı. Her ikisi de gençler gibi 17-18'inde değil, olgunluk çağı dediğimiz kırk yaşını çoktan geçmiş kişiler. Nedense bu kavgalarını liseli gençlerin kavgasına benzettim. Biri ırkçılığı ve iç barışı bozacak şekilde güya siyaset yapıyor, gündem oluşturmaya çalışıyor. Diğeri ise bir özel kanala çıkarak bir kişiye, bir devlet adamına ve iç işleri bakanına yakışmayacak sözler söylüyor ve hakaretler yağdırıyor. Diğeri gel kozumuzu paylaşalım diye yanında bir grup ve basınla birlikte Bakanlığın önüne geliyor. İn aşağı Süleyman diye bağırıyor. Kurulan barikatı aşmaya çalışıyor. Merak ediyorum, karşı karşıya gelseler, birbirlerine ne yapabilirlerdi? Haydin vurun birbirinizi dense öyle zannediyorum, ikisi de sakinleşir, yollarına giderdi. Ama ortamı gerecek şekilde ikisini de bu şekil horozlandıran koruma, polis, basın ve taraftarlarıdır. Nasılsa bunlar çıkması muhtemel bir kavgayı önleyecekler. Ne şiş yanacak ne de kebap. Erkekliklerine de halel gelmeyecek. Hasılı bu ikisinin de yaptığı korkusuz korkaklıktır. Görüntü maalesef sözün bittiği yerdir.
Bu nahoş ve yakışmayan görüntüye insanımız ve taraflar nasıl bakıyor? Herkes taraftarının yanında ve arkasındayız açıklaması yapıyor. İşin vahim tarafı da burası. Bana göre kavgalarında haklı bile olsalar, yol-yordam ve usul bilmeyenlerin ve güzel bir üslup takınmayanların yanında olunmaz. Önce edebini takın, sonra konuşalım denmeli.
Diyelim ki Ümit Özdağ, kurduğu yeni partimin bu şekil reklamını yapıyor ve bunun için tehlikeli sularda yüzmeyi göze alıyor. Devletin İçişleri Bakanlığı teslim edilmiş kişiye ne oluyor? Yakışıyor mu bu takındığı tavır?
Kimse kusura bakmasın, her iki de daha rüştünü ispatlamamış, liseli gençler görüntüsü veriyor ve sokak ağzıyla konuşuyorlar. Bu durumda devleti yönetmeye talip bir partinin genel başkanlığı Sayın Özdağ'a ve Bakanlık ise Sayın Soylu'ya çok lükstür. Daha da başka sözüm yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.