Ölüm, Gerçek Ve İyilik
Her nefis bir gün ölümü tadacak. Her canlı günün birinde öleceğini bilerek yaşar. Yaşadığı süre içerisinde yaşlanır. Peki ölüme neden üzülür insan?
Belki gidenin bir daha geri görülmeyecek olmasından dolayı üzülürüz. Belki de gidenin bir daha gelmeyecek olmasından. Ölümün bir gün geleceğini bilmesine rağmen insanın bunu kabullenmesi, olağan karşılaması gerekmez mi? Fakat yine olması gereken ile olan ayrımı karşımıza çıkıyor. Her ölüm, ölen kişinin sevdikleri tarafından üzüntüyle karşılanıyor. Ölüm bir sürprizmiş gibi. Ama üzülmemek elbette mümkün değil.
Ölüme üzülme gerçeği varken bir başka gerçek daha var ki o bir teselli oluyor. Peki o gerçek ne? Hayatın devam etmesi. Yaşadığın müddetçe hayat devam ediyor. Bu dünyadan göçüp gittiğin zaman bitiyor her şey. Dolayısıyla yaşadığımız müddetçe, yaşadığımız hayatı yürütmek zorundayız. Yaşadığımız süre boyunca da insanlardan, çevreden, ülkeden, dünyadan kopabilmek de mümkün değil. Sosyal bir varlığız nihayetinde…
Memleketimizde, ülkemizde, dünyamızda bir an geçmiyor ki yeni bir gündem oluşmasın. Kayıtsız kalamıyoruz tabii. Yaşanan olumsuzluklara “banane, aman” deyip geçemiyoruz. Bir yerlerde, bir tarafta yolsuzluk iddiaları, bir tarafta göç tartışmaları, bir tarafta hayatımıza adeta musallat olan virüs, aşı konusu, afetler, ülkenin geleceği gibi konuları düşünmeden olmuyor. Niye bunlar oluyor diye sormadan hiç olmuyor. Susmak mümkün değil.
Dolayısıyla varmaya çalıştığım nokta şu; Bir köşe yazarına, bir muhabire, bir gazeteciye, “Niye şu konu hakkında yazıyorsun, şöyle provokatörsün, böyle hainsin” demenin bir mantığı yok. Gazetecinin herkesi memnun etme şansının olmadığının tabii ki farkındayım. Hemen hemen her iş böyle gerçi. Fakat gazetecilikte durum farklı biraz daha. Eleştiri, yorum velinimet. Nihayetinde herkes hayata belli bir pencereden bakıyor ve ona göre yorumluyor. Fakat yorumların, eleştirilerin makul olması lazım. Her ne kadar bir gazeteci için bunları konuşmak, dile getirmek hicap verici bir durum olsa da, böyle durumlar ortaya çıkıyor. Bunu kırabilmemiz lazım. İnşallah bu vaziyet azalarak yok olur.
Hayatımızı yaşadığımız süre içerisinde en iyi şekilde değerlendirmemiz lazım. Hayat kısa. Yani, insanlara faydalı bireyler olmak adına çabalamak, zorda olana, yolda kalana el uzatmak, karşılıksız iyilik yapmak çok önemli.
Sonuç olarak iyi niyetli, iyi bir kişilik ve iyiliğin aşılanması lazım geliyor. Bizler de mesleğimizde bu anlamda elimizden geleni yapma gayreti içerisindeyiz. Elhamdülillah biz bu zamana kadar bu noktada çok ağır eleştirilere, hakaretlere maruz kalmadık. Emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz. Diyeceksiniz ki “Madem öyle, niye bu kadar kelime yapıyorsun”. Meslektaşlarımızın birçoğu bu durumdan mustarip. Yalnızca kendimizi düşünmüyoruz.
Sağlıcakla kalınız.