Bir lider milletiyle nasıl bütünleşir?
Kıymetli okurlar, herkese selamlar, saygılar…
Malumunuz olduğu üzere önümüzde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde olduğu gibi, birçok seçim döneminde hangi liderin ‘liderlik vasfı’ olup olmadığı konuşulmuştur. Hatta hemen hemen hepinizin bu konuda yorumlar yaptığınızı düşünüyorum.
“Lider dediğin şöyle olur, böyle der, bunu böyle yapar, şunu böyle eder” gibi yorumlar hep yapılır.
Düşündüm, eşe, dosta arkadaşa sordum “lider nasıl olur” diye. Ortak cümle şu: “Lider dediğin halk ile bütünleşecek.”
Şöyle bir şanlı tarihimize bakalım. Gurur duyacağımız öyle liderler var ki.
Bunlardan biri de -ki bunun sana göresi, bana göresi yok- Mustafa Kemal Atatürk’tür.
“Millet ile, halk ile bütünleşen lider” nasıl olur?
Bir büyüğümüzün çok da uzak olmayan bir yazısına denk geldim tam da bu sorunun yanıtını düşünürken.
Atatürk ile ilgili bir anı paylaşmış, ben de size aktarıyorum. Keyifle okuyacağınızı ümit ediyorum.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, manevi kızı Sabiha Gökçen ile birlikte çiftlikte atıyla dolaşırken yaşlı bir kadına rastlar. Atından iner ve ihtiyar kadının yanına varır. “Merhaba, nereden gelir nereye gidersin” der. Kadın bir duraklar, “Niye sordun? Sen buranın sahibi misin yoksa bekçisi mi?” diye sorar. Paşa gülümser, “Ne sahibiyim ne de bekçisi. Bu topraklar milletin malıdır. Bekçisi de milletin kendisidir. Şimdi diyecek misin, nereden gelir nereye gidersin?” diye yanıt verir. Yaşlı kadın başını sallar, “Sincan’ın köylerindenim. Ben otun güç bittiği, atın geç yetiştiği, kavruk köylerinden birinden gelirim. Bizim köyün muhtarı beni trene bindirdi de Ankara’ya Gazi Paşamızı görmek için çıkıp geldim. Başını pek ağrıttım kusura bakma da… Benim iki oğlum da harpte şehit düştü. Memleketi kafirden kurtaran adamı bir kez görmeden ölmeyim diye hep dua ettim. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Ben muhtara anlattım da o da bana bilet alıverip beni Ankara’ya saldı” der. Atatürk, “Senin Gazi Paşa’dan başkaca bir isteğin var mı?” diye sorunca kadının yüzü birden sertleşiverir, “Tövbe de. Daha ne isteyim. Vatanımızı kurtardı. Şehidimin mezarlarını çiğnetmedi. Buralara onu bir defa da olsa yüzünü görmeye geldim. ‘Sağ ol Paşam’ demeye geldim. Onu görmeden ölürsem gözüm açık giderim. Sen efendi birine benziyorsun, bana yardım et de Gazi Paşa’yı nerede bulurum deyiver.”
Gazi Paşa’nın gözleri dolar ve “Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır. Benim köylüm, vefalı anamdır bu” der. Sabiha Gökçen atından inip, “Anacığım, karşındaki Gazi Paşadır” deyince kadın şaşkına döner, elindeki değneği fırlatır bir kenara, Paşa’ya sarılır. Lider ve halk birbirine ana, oğul gibi sarılmış ağlarlar. Kadın heybesinden küçük bir beze sarılmış köy peynirini Atatürk’e uzatır, “Tek ineğimin sütünden kendi ellerimle sana yaptım da hediye getirdim. Seversen yine yaparım, getiririm” der. Paşa hemen oracıkta peyniri yer ve çok beğendiğini söyler. Oradakilere emir verir, “Anamızı burada 2 gün konuk edin. Sonra köyüne ulaştırın. 3 tane de inek verin, benim armağanım olsun.”
Esenlikler…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.