YAZIKLAR OLSUN İNSANLIK!
Ortadoğu’daki kanlı karışıklıklar halkları kaçışa zorluyor. Ortadoğu öylesine yakıp yıkılıyorken halkların elinden hiçbir şey gelmiyor. Halklar can derdinde. Savaşlar acı verir, savaşlar önüne her gelenin kanını döker. Savaşlar insanları vatanlarından, topraklarından, evlerinden kaçırtır.
Bu kanlı savaşlardan Türkiye’ye kaçan Suriyelilerin sayısı 2 milyonu geçti. Türkiye’nin birçok yerinde yerliden çok Suriyeli sığınmacı yaşıyor. Çoğu meydanlarda, parklarda, viranelik yerlerde yaşayan sığınmacı Suriyelilerin az biraz varlıklı olanları kiraladıkları evlerde oturuyorlar. Bunlar insan. Bunların da öteki insanlar gibi yaşama, barınma hakları varken; bu haklar silah zoruyla, kan dökülerek ihlal ediliyor.
Bu sığınmacıların içinde masum insanlar olduğu gibi kaçakçı, terörist, uyuşturucu tüccarı, kadın pazarlayıcı gibi her türden insanlar var. Türkiye, böyle ortamların fırsata dönüştürüldüğü ülkelerden biridir. Türkiye’de bütün bu acı olumsuzluklar bazı namussuzlara kazanç kapısı açar. Açıyor da.
İnsanlar can derdiyle size sığınmış. Çoğunluk, bu sığınmacıları kollayıp gözetirken; ekmeğini, aşını verirken içimizi yakan olaylarla da karşılaşıyoruz. Suriyeli kadınlar yaşamlarını sürdürebilmek için; kuma olmaya, nikâhsız yaşamaya bile çoktan razı olmuşlar, birer himmet kapısı arıyorlar. Bizim namussuzlar ise bu çaresizlikleri fırsata dönüştürmekte çok ustalar. Kimileri imam nikâhı kılıfıyla Suriyeli kadınları evlerine alırlarken, kimileri bu kadınlara fuhuş yaptırıyorlar. İşte kapitalizm ve kapitalizmin son aşaması olan emperyalizmin geldiği yer. Yazıklar olsun. İnsanlığın canına okunuyor. İnsanlık bitirilme noktasına getiriliyor. Çok yazık.
Bu olumsuzlukların yanında Türkiye’nin birçok yerinde Suriyeli sığınmacıların hırsızlıkları, hır çıkarmaları, uyuşturucu ticareti ve fuhuş yapmaları gibi konulardan dolayı yerli halk huzursuzluk, rahatsızlık duyuyor. Bazı patronlar Suriyelileri komik denilecek kadar gülünç paralarla çalıştırıyorlar. Türkiye’deki işsizler dururken sığınmacıların komik ücretlerle çalıştırılmalarına işsizler haklı olarak tepki gösteriyorlar.
Yeryüzünün hiçbir yerinde sığınmacılar şehirlere, kasabalara başıboş ve denetimsiz bir şekilde dağıtılmazlar. Sığınmacılar sınıra yakın bir yerde tel örgüler içinde denetimli bir şekilde korunur ve yaşatılırlar. Biz de ise tam tersi bir uygulama söz konusu. Saldım çayıra Mevla’m kayıra örneği; ne doğru dürüst bir denetim var, ne doğru dürüst bir ilgilenme var. Türkiye bu sığınmacıları besleyemiyor, barındıramıyor, denetleyemiyorsa başına püsküllü bela almış demektir. Şimdi sıra Irak’tan kaçanlara, kaçacaklara geldi. Onlar da sınır kapısını geçip Türkiye’ye sığınacaklar. Pekiyi ya Irak Türkmenleri ne olacak? Onlara sahip çıkan yok ki bir yerlere sığınsınlar. Zaten ezeli Irak politikası Türkmen nüfusu katliamdan geçirmekti. Geçmişte bu işi fazlasıyla yaptı, kalan Türkmenlerin de aslını neslini kurutmaya kararlılar. Irak Türkmenleri kan deryası içinde bir himmet kapısı beklerlerken bütün kapılar yüzlerine kapanıyor. Yazıklar olsun insanlık, yazıklar olsun BM, yazıklar olsun savaş çıkartıp kan döktürenler.