SİNEMANIN GİDİŞİ
Görsel sanatların başında gelen sinema, günümüzde seçkin ve dar bir kitleye hizmet etmekte zorlanır duruma gelmişse de yaklaşık 35-40 yıl öncesine kadar altın tahtlı bir saltanatı vardı. İlk sinema filmi 28- Aralık- 1895 günü Paris’te bir kahve evinde gösterildi.
1970’li yıllarda saltanatının son dönemlerini yaşayan sinema salonları, televizyonun yaygınlaşmasıyla 1980 sonrasına kadar dayanabildi. 1970’li yıllarda sadece Konya merkezinde on beş kadar sinema salonu vardı. . 1980 sonrasında sinema salonları birer ikişer kapanmaya başlayınca işler değişti. Şimdilerde dev alışveriş merkezleri içindeki sinema salonlarında film izleniyor. Bu sinema salonlarında gösterilen filmlerin izleyicileri bazen otuz- kırkı, bazen de üçü- beşi geçmiyor. Çoğunluk izleyicilerin gençler olduğunu da biliyoruz ve gençlerin dışındaki halk çoğunluğu sinema filmlerini televizyonlardan izlemeyi yeğlemekte.
Osmanlı’da ilk sinema- film gösterisi günümüzden tam 120 yıl önce 2. Abdülhamit padişahken Yıldız Sarayı’nda gerçekleşmiştir. 1897 ve sonrasında önce Beyoğlu’nda olmak üzere, Direkler arası ve başka yerlerde sinema salonları açılmış ve halk tarafından kabul görmüştür. 1900’lü yılların başında Konya’da ilk sinema filmleri gösterilmeye başlanmıştır. Konya’da ilk sinema salonları Belediye Sineması ve Sanayi Mektebi sinemasıdır.
Sinema salonunda ilk kez filme karşılaşıp, beyaz perdede hareketli görüntüleri izleyenler neler düşünmüşlerdir kim bilir? Bu konuda biri yerli biri yabancı iki yazıyı belgeliğime koymuşum. Bu iki yazıyı yazanlar ilk kez bir sinema filmi izleyecekler ve bir yandan merak ediyorlar, bir yandan da “acaba ne olacak, neler izleyeceğiz? Gösterilecek olanlar gerçek mi yoksa hayal mi?” ikircikliğini yaşamaktalar. İki yazarın da yazdıklarına bakılırsa; gösterilen film “Bir Trenin Gara Girişi” isimli 2 dakikalık filmdir. Filmi izlemeye başlayan her iki yazar da şaşkınlık içindedirler ve Kendilerine doğru gelen treni gerçek sanıp korkmuşlardır. Karanlık ortamdan dışarıya çıktıklarında yeni bir dünya keşfetmiş gibiydiler.
Konya’nın ilk sinema ve film işletmecisi olarak bilinen rahmetli Galip Yıldırım’ın da çok ilginç anıları vardı. Bana anlattığına göre; izleyiciler filmlerden çok etkileniyorlarmış. Heyecanlı görüntüler izlenirken filmi gerçekmiş gibi algılayanlar çok olurmuş. Filmin içinde erkekler tarafından kaçırılmak istenen bir kız bağırarak yardım istiyorken ön sıralardan bir izleyici tabancasını çekip perdeye ateş ettikten sonra öteki izleyicileri de yardım etmeye çağırmış. 1950’li yıllarda bile ilk kez film izleyenler olabiliyormuş. Bulunduğu köyden dışarıya çıkmayan bazıları üstlerine doğru gelen atları, trenleri ya da ateşlenen silahları gerçek sanarak korkup bağıranlar olurmuş. 1960’lı yıllarda bu türden olaylara ben de çok tanık olmuşumdur. Köyden gelen genç tanıdıkları sinemaya götürdüğümüzde filmde geçen olayları gerçek sanıp korkanlar olurdu.
Rahmetli Galip Yıldırım’a sormuştum; “Sinema olayı bitiyor mu? Gelişen teknolojiye karşı yenilip bir gün bitecek mi?” Bu soruyu sorduğumda teknoloji şimdiki kadar ilerlemiş değildi ama teknolojinin her geçen gün çok daha ilerleyeceğini biliyorduk. Her şeye karşın Galip Yıldırım umutluydu. “Sinemanın köklü bir geçmişi var. Sinema olayı bitmez, belki başka bir şekilde sürer. Ben umutluyum. Teknoloji geliştikçe sinemanın da gelişmesi gerekecek. Ben buna inanıyorum. Gelişen teknolojiye yenik düşerek sinema salonları kapanmak zorunda kalıyorlarsa en büyük etki televizyondur. İkinci etki teknolojinin sürekli gelişmesiyle eğlence yelpazesinin genişlemesidir. Eskiden Anadolu halkının tek eğlencesi sinemaydı. Bugün öyle değil. Eğlence türleri de yerleri de çok seçenek sunmaya başladı. Eskiden filmler İstanbul’dan trenle gelirdi. Sinema meraklıları tren istasyonuna gelen film kutularına bakarak bir hafta sonra izlenecek filmleri bilirlerdi. Film daha sinema salonuna gelmeden bir hafta sonrasının biletleri satılırdı. Sinemaların önünde kuyruklar oluşur bazen biletler karaborsaya düşebilirdi. Bu gün insanlar boğaz kavgasındalar, sinemaya gitmek için fazla bir nedenleri de, zamanları da yok. Yıllar önce İstanbul’da Atatürk’ün sinema için söylediği sözlerin bulunduğu bir anıt levha görmüştüm. Okuyunca çok etkilendim ve fotoğrafını çektim. Bu yazıyı çoğaltarak sinema salonlarımın göz alıcı yerlerine yapıştırdım. Bu yazıda Atatürk, sinemanın çok büyük bir buluş olduğunu; bunun mutlaka geliştirilmesi gerektiğini ve böylece hem halkın eğlenmesinde hem de bilinçlenmesinde çok büyük rolleri olacağını söylemiştir.”
Teknoloji bizleri nerelerden nerelere getirdi ve daha neler getirecek? Sinema gibi daha niceleri teknolojiye yenik düşecek bilmiyoruz. Teknoloji öyle hızlı gelişiyor ki daha otuz kırk yıl önce hayal bile edemediğimiz pek çok şey bugün günlük yaşantımızın vazgeçilmezleri oldular. Şimdi hayallerinizi zorlayarak düşünün; yarın nelerle tanışacağız?