Mehmet Gündoğdu

Mehmet Gündoğdu

ANADOLU HAREKETİ

ANADOLU HAREKETİ

Perşembe- cuma ve cumartesi günleri Türkiye’nin pek çok yerinde eylemler yapıldı. Barzani ile Tayyip Bey’in Diyarbakır’da “Kürdistan açılımı” ile yeni sınırların çizileceği mesajını vermeleri halkı çileden çıkardı. Kız erkek ayrımı, karma eğitime son verme girişimi, dershaneler konusu, PKK ve uzantılarına yeniden çadır mahkemeleri kurma çabaları gibi konular da üstünün tuzu biberi oldu.

AKP hükümetinin, cumhuriyeti ve cumhuriyetin getirdiği devrimleri yıkma girişimlerini ve bardağı taşıran son çabalarını protesto etmek için Cumartesi günü öğleyin Zafer Meydanı’nda İP tarafından bir miting düzenlendi.

Başta CHP olmak üzere sol kesimdekilerin ilgi göstermeyip meydanda görünmemeleri protestocular tarafından esefle karşılanırken meydanda hiçbir resmi polisin bulunmayışı da ilgi çekti. Zaten Zafer Meydanı’na gelenler yalnızca otuz- kırk kişi kadardı.

Sol kesimin kalanları neredeydi ya da neden alanlarda görünmediler derseniz onu bilmiyorum. Konuştuklarında mangalda kül bırakmayan sözde aydın geçinenlerimiz; cumhuriyeti, cumhuriyetin devrim ve değerlerini, vatanın bütünlüğünü korkusuzca savunmak yerine evlerinde kestane patlatmayı daha uygun buldular sanırım.

Siz aydın geçinenler! Sizler bu toprakların ekmeğini yediniz suyunu içtiniz, bu devletin, bu halkın parasıyla okuyup bir yerlere geldiniz, kariyer sahibi oldunuz, meslek edindiniz. Ama iş cumhuriyeti, cumhuriyetin getirdiklerini, demokrasiyi, hukuku, en önemlisi de vatan topraklarının bölünmemesini savunamıyorsunuz. Savunmaktan korkuyorsunuz. Nankörlüğün gereği yok! Korkunun da ecele faydası yok bunu bilesiniz!

Sınırları kanla çizilmiş bu toprakların gerçek sahipleri; Türk’üyle, Kürt’üyle, Sünni’siyle, Alevi’siyle bizleriz. Uzaktan kumanda ile bizleri yönetenler ne yaparlarsa yapsınlar biz bölünmeyiz, bölünmeye izin vermeyiz. Bunca yıldır kardeşçe yaşayanlar birbirine düşman edilmek isteniyorsa da bu toplum bunlara izin ve fırsat vermez. Bu toprakları da hiç kimse hiç kimseye peşkeş çekemez, bu da böyle biline! Bütün bu olumsuzluklar karşısında korkusuzca bu vatanın bölünmezliğini, cumhuriyetin değerlerini, Anayasa’mızdaki “vatanın milletiyle bölünemez bütünlüğünü” savunan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyizoğlu cumartesi günü kalabalık bir dinleyici topluluğuna “Cumhuriyet ve Demokrasi” konulu bir konferans verdi. Eğitim İş Konya Şubesi tarafından düzenlenen bu konferansın en can alıcı kısmı; hukuk devletinin ve demokrasinin işler hale getirilmesi için herkese bir görev düştüğünün ve hukukçular olarak ellerinden gelen her şeyin yapılacağının vurgulanması oldu.

Feyizoğlu konferansa Türkiye’nin hemen bütün sorunlarına kısaca değinerek başladı ve çözüm önerileri de getirdikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü: “Halk çok güçlüdür. Halka inelim falan deniliyor. Halka inilmez çünkü halk biziz. İlle de inip çıkmak gerekiyorsa halka çıkmak gerek… Atatürk’ün ilkeleri ve Anayasa’nın ilk üç maddesinden güç alarak halka sahip çıktık, bunun için birleşiyoruz. Artık Anadolu hareketi ateşlendi… En güçlü örgüt olmanız yetmez. Asıl güç arkanızdaki insanların sorunlarına çözüm üretebilmekle kazanılır… Kömür, mercimek, makarna için oy verenlere kızılıyor. Buna da sosyal devlet anlayışı diyorlar. Oysa sosyal devlet insanları dilenci değil vatandaş yapmaktır…”

Pazar günü bir başka konferans daha vardı. CHP Gençlik Kolları’nın düzenlediği bu konferansın konuşmacısı Emine Ülker Tarhan’dı. Bildiğiniz gibi CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan parti içinde en aktif milletvekillerinden birisidir. Emine Ülker Hanım zamanı geldikçe sert çıkışlar yapabilen, parti tabanı tarafından da sevilen bir isim.

Konuşmasının başında Türkiye’nin içinde bulunduğu durum hakkında genel açıklamalar yapan Emine Ülker Hanım; Türkiye’nin AKP tarafından bu günlere nasıl getirildiğini anlattı. Arada bir esprileriyle dinleyicileri gülümsettiğinden konferans biraz da sohbet ortamına döndü. Hatta Emine Ülker Hanımın Tayyip Bey’i Güzin Abla’ya benzetmesi, Tayyip Bey’in gaz bombasından ya da atom santralinden daha tehlikeli olduğunu bunların birer kullanma talimatları olduğunu Tayyip Bey’in ise ne zaman ne yapacağının belli olmadığını söylemesi dinleyicileri güldürdü. Sonra da Hazirandaki gençlik hareketlerinin Türkiye’de bir dönüm noktası olduğunu, Anadolu hareketini ateşlediğini üstüne basaraktan vurguladı.

Hiçbir siyasi partinin üyesi değilim ve seçmenleri herhangi bir partiye yönlendirmek istemiyorum. Ancak bazı önemli noktaların üzerinde durmakta yarar var. Önümüzdeki ilk genel seçimde seçmenlerin oylarını özgürce ve bilinçli olarak kullanmaları çok önemlidir. Çünkü devlet özel yaşama karışmaya başlamıştır, Atatürk ilke ve devrimlerine korkunç darbeler indirilmektedir, laiklik ve bilimsel olmayan eğitim sistemi bitirilmek üzeredir. Şehit kanıyla sulanmış topraklarımız yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle birlikte birilerine peşkeş çekilerek yeni sınırların çizilmesi girişimleri vardır. Demokrasi ve adalet rafa kaldırılmıştır. Kimin elinin kimin cebinde olduğu bellidir ama hukuk neredeyse işlemez hale getirilmiştir. Bu hükümetin iç ve dış politikası iflas etmiştir. Bütün bu önemli noktaları ve Türkiye’nin iç ve dış sorunlarını iyice düşünmeyen vatandaşların ilk seçimde ne kadar sağlıklı bir seçim yapacakları gün gibi ortadadır.

Vatandaşların bütün korkularını yenerek ve bütün çıkar hesaplarını bir yana atarak özgürce seçim yapmaları çok şeyleri değiştirebilir. Aksi halde çok yakında Türkiye birliğini dirliğini, sınırlarını, demokrasisini, cumhuriyetini ve daha pek çok şeylerini kaybeder. Kaygımız şu parti bu parti üzerine değildir. Kaygımız Türkiye üzerinedir.

Bu hükümet vatandaşların çoğunluğunu konuşamayan, düşünemeyen, düşündüğünü yazıp çizemeyen, demokratik haklarına sahip çıkamayan suskun, korkudan boyun eğen bir insan kalabalığı durumuna getirmiştir. Bu kalabalık hâlâ Türkiye’nin başına örülen naylon çoraplardan habersiz gibi görünüp sessiz kalmakla yetiniyor. Olup biten her şeyi bilip korkularından ses çıkaramayanlarda bundan böyle korkularını yensinler. Aksi halde dürüst bir seçim yapılamayacağı gibi demokrasi ve hukuk da işlerliğini yitirecektir. En büyük tehlike korkudur ve korkunun da ecele faydası yoktur!

Yazarla iletişim GSM. 0505 321 48 40

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Gündoğdu Arşivi