Pazartesi Hadisimiz
PAZARTESİ HADİSİMİZ
Zeyd İbni Erkam’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua ederdi:
“Allâhümme innî eûzü bike mine’l-aczi ve’l-keseli ve’l-buhli ve’l-heremi ve azâbi’l-kabr. Allâhümme âti nefsî takvâhâ, ve zekkihâ ente hayrü men zekkâhâ, ente veliyyühâ ve mevlâhâ. Allâhümme innî eûzü bike min ilmin lâ yenfa‘ ve min kalbin lâ yahşa‘ ve min nefsin lâ teşba‘ ve min da‘vetin lâ yüstecâbü lehâ: Allahım! Âcizlikten, tembellikten, cimrilikten, ihtiyarlayıp ele avuca düşmekten ve kabir azâbından sana sığınırım. Allahım! Nefsime takvâ nasip et ve onu her türlü günahtan temizle; onu en iyi temizleyecek sensin. Ona yardım edip eğitecek sadece sensin. Allahım! Faydasız ilimden, ürpermeyen gönülden, doyma bilmeyen nefisten ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım.”
(Müslim, Zikir 73. Ayrıca bk. Nesâî, İstiâze 13, 65)
Açıklamalar
Peygamber Efendimiz bu duasında üç defa “Allahım!” diye söze başlamak suretiyle Cenâb-ı Hakk’a niyazda bulunmaktadır.
Birinci grup duasında âcizlikten, tembellikten, cimrilikten, ihtiyarlayıp ele güne muhtaç olmaktan ve kabir azâbından Allah’a sığınmaktadır.
İkinci grup duasında nefsi en iyi temizleyip terbiye edenin sadece Allah Teâlâ olduğunu belirterek nefsine takvâ nasip etmesini ve onu her türlü günahtan temizlemesini dilemektedir. Efendimiz bu sözleriyle “Her bir nefse ve onu düzenleyene, sonra da ona hem kötülüğü hem ondan sakınmayı ilham edene yemin olsun” [Şems sûresi (91), 7-8] âyetine işaret buyurmakta ve Cenâb-ı Hak’tan nefsine takvâ nasip etmesini, yani onu hep emirlerini yapmaya ve yasaklarından kaçınmaya yöneltmesini istemektedir. Çünkü nefsin sahibi O olduğu için, nefse söz geçirecek ve onu iyiliğe ve hayra yöneltecek de sadece O’dur.
Üçüncü grup duasında ise, her biri insan için felâket olan dört şeyi dile getirmekte ve onlardan Allah’a sığınmaktadır.
Faydasız ilim, insanın ahlâkını, söz ve davranışlarını güzelleştirmeye, dini Allah’ın istediği gibi yaşamaya götürmeyen ilimdir. Esasen ilim Cenâb-ı Hakk’ın sıfatlarından biri olduğu için kötülenmez. İlmi kötü ve faydasız kılan sebepler vardır. Bu sebeplerin en önemlisi de onun hem insanın kendine hem de başkalarına zarar vermesidir. Meselâ büyücülük ve falcılık da birer ilimdir. Ama bu ilimlerle uğraşan kimse başkalarına kötülük yapmakla kalmaz, en kıymetli sermayesi olan ömrünü de boşuna tüketip gider.
Ürpermeyen gönül, yanında Allah’ın adı veya âyetleri anıldığı zaman duygulanmayan kalp ve bunun sonucu olarak kendisine çeki düzen vermeyen insan demektir. Peygamber Efendimiz “Allah’tan en uzak kimselerin katı kalpliler olduğunu” bildirmektedir (Tirmizî, Zühd 62). Allah Teâlâ da böyle kimseleri “Allah’ı zikretme konusunda kalpleri katılaşmış olanların vay haline” [Zümer sûresi (39), 22] diye tehdit etmektedir.
Doyma bilmeyen nefis, Allah’ın verdikleriyle yetinmeyen, aç gözlü oluşu sebebiyle dünyalık biriktirmekten usanmayan veya yiyip içtikleriyle yetinmeyen nefis demektir ki, böyle bir nefis şüphesiz insanın en büyük düşmanıdır.
Kabul olunmayan dua, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını kazanmaya lâyık bir hali bulunmayan kimsenin ağzından çıkması sebebiyle hep reddedilip geri çevrilen dua demektir. Yüce Rabbim bizleri böyle bir muameleye uğramaktan muhâfaza buyursun (Âmin).
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in Allah’a sığındığı bu şeylerden biz de O’na sığınmalıyız.
2. Allah korkusu gönüllerimize hâkim olmalı, daha çok şey öğrenmeli ve öğrendiklerimizi yaşamalıyız.
3. Şayet Allah’ın adı ve buyrukları anıldığı zaman kalbimiz duygulanıp ürpermiyor, nefsimiz yiyip içtiklerine doymuyor ve daha çok dünyalık istiyorsa, hayatımızı yeniden gözden geçirmeli ve iyi bir müslüman olmaya daha çok gayret etmeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.