Erdoğan mı AK Parti mi?
Genelde politikadan konuşulurken bazı konular vardır ki dillere pelesenk olmuştur. Bunlardan biri “parti içi demokrasidir”. Diğeri de Siyasi Partiler Yasası’dır.
Ancak şu bir gerçektir ki, maalesef Türkiye’de demokrasi kültürünün eksikliği nedeniyle, bu konular ne kadar tartışılırsa tartışılsın bir çözüme kavuşturulamaz. Çünkü Türkiye’de particilik örgütsel bir faaliyet değil, kişisel bir faaliyet olarak nüksetmektedir.
Yani geçmişten günümüze hatırlayalım; Alparslan Türkeş’in partisi, Erbakan’ın partisi, Ecevit’in partisi, Demirel’in partisi, Baykal’ın partisi, Bahçeli’nin partisi, Kılıçdaroğlu’nun partisi gibi isimlerle anılmaz mı partiler? Ve tabii ki AK Parti bunun en bariz örneğidir kim ne derse desin “AK Parti Erdoğan’ın partisi”dir.
Aslında bu konuya böyle bakınca 16 Nisan Referandumu’nun asıl sebebi de çok daha iyi anlaşılabilir.
AK Parti’nin başında Recep Tayyip Erdoğan olmadığı takdirde AK Parti’nin siyasi başarı oranı düşecektir. Bu durum CHP ve MHP için çok geçerli olmasa da, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın baskın liderliğinden kaynaklanan bir hakimiyeti mevcuttur.
10 Ağustos 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile “Cumhurbaşkanı” olan Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlık ve genel başkanlık koltuğunu devrettiği Ahmet Davutoğlu, “Tayyip Erdoğan’ın AK Partisi” ile uyuşamayınca koltuğun sahibi değişmiş ancak Binali Yıldırım’ın da AK Parti Hükümeti’ni Tayyip Erdoğan gibi yönetememekte olduğu ayan beyan görünmektedir. Tayyip Erdoğan’ın bu iş için en sorunsuz çözümü hem cumhurbaşkanlığını, hem başbakanlığı ve de hem parti genel başkanlığını üzerine alacak tek çözüm bu “cumhurbaşkanlığı sisteminde” gözükmektedir.
Peki, bu şart mıdır?
Evet, bu bence kesinlikle ve kesinlikle şarttır. Çünkü toplumda bir siyasi güven oluşturmayan MHP ve CHP’ye toplumun destek vermesi gözükmemektedir. Geriye toplumda AK Parti’den daha çok oyu olan ve partinin çok çok önünde olan Recep Tayyip Erdoğan kalmaktadır. Dolayısıyla, eğer Devlet’in tutarlı yönetilmesini istiyorsak, aslında fiilen var olan ama demokrasi havariliği adına söylenmeyen particilik oyununun en azından 2019’dan itibaren “malumu uygulama” anlamında olacağını görmek lazımdır.
“Efendim zaten bir başbakan var, AK Parti zaten hükümet” gibi serzenişlerinizi duyar gibiyim. Ama hemen cevap vereyim: Bir hükümet düşünün ki vatandaşlarının araçlarında “film” takılması konusunu dahi kendi arasında çözüp ortaya çıkamıyor.
Ve bir hükümet düşünün ki, 2014’e kadar iyi ya da kötü bir şekilde Devlet’i yönetirken, 2014’ten sonra bilhassa kırdığı cevizler bini aşmış ve neredeyse her attığı adımda politikaları ağzına yüzüne bulaştırmış. Dolayısıyla da yeni gelecek sistem AK Parti için biçilmiş kaftan olacak bir sistemdir. Ha AK Parti’den sonra ne olur, bu “cumhurbaşkanlığı sistemi” devam eder mi etmez mi bilmem ama en azından şimdi ülkeyi AK Parti yönetecekse –ki durum öyle gözüküyor- bu sistemde yönetmesi alakasız başbakanlar çıkmasından çok daha iyi olacaktır.
Belki Recep Tayyip Erdoğan her halükarda olabilir ama AK Parti Recep Tayyip Erdoğan’sız olamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.