Ak Parti ve CHP ideolojisi
Her fırsatta yazarım gelişmemiş toplumlardaki en önemli sohbet kaynağı siyaset ve futboldur. Bu ikisini herkes bilir. Siyaset konusunda konuşmayan yoktur bir de futbol konusunda konuşmayan yoktur.
Futbol aslında bir eğlence modülü olması gerekirken bizim ülkemizde “amaç” haline gelmiştir. Bunun normal şartlarda işlevi, sergi, sinema, tiyatro, konser gibi sosyal etkinliklerle aynı olmalıdır. Ama kapitalizmin bir oyuncağı olarak futbol, bir “hayati kumara” dönüşmüş durumdadır. Dolayısıyla bunu artık “bağımlı tedavileri” konusunda değerlendirmek gereklidir.
Ama siyaset iyi de olsa kötü de olsa; yanlış da olsa, doğru da olsa ülkenin yönetimini belirleyen kurumdur. O nedenle önemini hiçbir zaman yitirmeyecektir. Kahvehane köşelerinde, içki masalarında dedikodu yapılacak kadar değersiz değildir.
Bu payda altında asıl yazacağım konuya geleyim. Şimdilerde kamuoyunda bariz bir düşünce var. O da “Hükümet partisi Ak Parti’nin yıprandığı”. Sanırım bu konuda bana itiraz edecek –Ak Partililer dahil- hiç kimse yoktur. CHP de Anamuhalefet Partisi olarak oyunu arttırmıştır. Bunun için öyle anket firmalarına, ajans çalışmalarına falan gerek yoktur. “Görünen köy” durumundadır. (Hoş zaten anket firmaları Türkiye’de seçimlerde zaten hep sınıfta kalmış hatta tepetaklak çakmıştır) Peki, siyaseten bu ne demek ben asıl ona değinmek istiyorum.
Aslında şu anda bu durum maalesef çok fazla bir şey ifade etmiyor. Yani ortada bir seçim yokken ve de aslında bir seçim isteği de yokken seçim sonucuyla ilgili konuşmak çok kolay bir iş değildir. Ve tamamen sosyoloji üzerine kurulu değerlendirmeler olabilir.
Ak Parti 23 yıldır iktidardadır ve yıpranması gayet doğaldır. Ak Parti ideolojik bir parti değildir. Merkez sağda yer almaya çalışan, muhafazakar kesimin çekirdek tabanını oluşturduğu kitlesel bir lider partisidir. İdeoloji olarak, “muhafazakar kapitalizm” gibi bir isim koyabiliriz. Olmayacak bir ideoloji ama zaten ülkemizde literatürlere bir şeyler uydurmak oldukça zordur.
Ak Parti dediğim gibi, bir lider partisidir. Lideri de Recep Tayyip Erdoğan’dır. Erdoğan’ın en önemli özelliği seçim kazanma stratejilerini doğru hamlelerle yönetebilmesidir. Ve bu sayede de 23 yıldır hiç seçim kaybetmedi. Ahmet Davutoğlu’nun genel başkan olduktan sonraki seçimlere bile sonradan dahil olmasına rağmen seçimin kaderini değiştirebildi. Erdoğan’ın seçmenin nabzını çok iyi tutan ve halkı çok iyi tanıyan birisi olduğu kesin. Ancak şunu da söylemeli; gelinen şartlar tamamen Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin aleyhine işlemektedir.
Gelelim diğer taraftan CHP’nin durumuna… CHP 1980’den bu yana iktidar olamamıştır. SHP, 1989 yerel seçimlerinden 1.parti olarak çıkmış ondan sonra 1995’te kendini feshetmiştir. 1992’de kurulan CHP ise 1995’te Deniz Baykal’ın Genel Başkanlığı’nda DYP ile bir seçim hükümeti oluşturmuş, bu hükümet de sadece 4 ay kadar bir sürede ülkeyi seçime götürmüştür. 1980’den sonra CHP bunun dışında bir iktidar görmemiştir. Ve bu yönüyle iktidara “aç”tır.
CHP 2010 yılından itibaren Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığında çizgi değiştirmeye başlamış. Atatürk çizgisinden çıkmış ve sosyal demokrat bir ideolojiyi benimsemiştir. 2010’dan bu yana da bu sosyal demokrat çizgiye sahip çıkmaktadır.
Tabii bu arada, CHP’de de bir kavram kargaşası yaşanmaktadır. Sosyal demokrat bir partidir ama zaman zaman Atatürkçü olduğunu sanmaktadır. Zaman zaman Deniz Gezmişleri sahiplenmektedir. Zaman zaman laiklikten ödün vererek, dini figürlere sarılabilmektedir. Yani ideolojik manada o da bir yere kendini oturtamamaktadır.
Dolayısıyla ülkenin siyasette birinci ve ikinci partileri kısacası bu durumdadır. Bu şartlar altında seçime girilirse, kaç seçim yaparsanız yapın, seçimi Ak Parti alır. Ama CHP kendi çizgisine döner, Atatürk’e ve ilkelerine sahip çıkarsa; laiklikten ödün vermez, ideolojik yozlaşmayı bırakıp cumhuriyetin temel ilkelerine sarılırsa inanın ki Ak Parti bu seçimi alamaz.
Çünkü Türk vatandaşı öncelikle Atatürk’ü sever. Kim ne derse desin, “fesli deli” gibi marjinal tipler bu ülkede yüzde 1-2’yi geçmez, inanın.
Bu ülkenin vatandaşı laikliğe hayrandır. Çünkü ibadet etme veya etmeme özgürlüğünü laiklikle bulduğunu bilir.
Bu ülke halkı Avrupalı gibi medeni, özgür ve demokrasi içerisinde yaşamaya isteklidir. Doğu halkları bizim Türk Milletiyle bütünleşemez.
Türk Halkı Devletçidir. Devlet onun için anadır, babadır, her şeydir. Öyle liberal-serbestlikle Devleti dışlamayı sevmez.
Millet olarak dindarızdır. Ama bizimki öyle yobaz Arap milliyetçiliği değildir. Sünnetullah’a bağlı Allah’ını seven, Peygamberini sayan bir dindarlıktır. Onun üzerinde bir hegemonya kurdurtmaz.
Şimdi halkın bunun gibi ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılayabilecek bir parti var mı buna bakmak lazımdır.
Eğer Ak Parti ve CHP için her şey aynı olacaksa o zaman seçim sonucu da değişmeyecektir. Ama CHP hatalarından dönebilirse -ki öyle bir gösterge gözükmemektedir- o zaman Ak Parti’yi zor günler beklemektedir.
CHP’nin şu andaki dinamiğini sağlayan, İmamoğlu’nun haksızlığa uğradığını düşünen CHP’lilerden daha çok CHP’li olmayıp da eylemlere destek veren üniversite öğrencileridir. Bu dinamiği sağlam tutamayan ve de gençlere sahip çıkamayan CHP’liler çok da fazla beklenti içerisinde olmasınlar. Ne yapıp yapıp, bu gençlere sarılsınlar.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.