Barbaros Ulu

Barbaros Ulu

Söz ve yazıya, maksadının dışında anlamlar yüklenmesi

Söz ve yazıya, maksadının dışında anlamlar yüklenmesi

Şimdilerde biraz esnetilmiş olsa da sabah derse girmeden önce öğrenciler okullarda sıraya alınır. Nöbe O müdür yardımcısı ve nöbetçi öğretmenlerin önünden öğrenciler tek tek içeriye alınır. Kılık kıyafet ve saç kontrolü yapılır. Bayrak töreni yoksa öğrenciler mutat bir şekilde niçin sıraya alınır ve fiziki kontrol yapılır, çok mantıklı gelme­se de konan kuralı kendi başımıza değiştirme durumumuz yok. Bu kuralı uygulayanlar da önceki­lerden gördüklerini yapıyorlar. Sorumluluk aldığım zamanlarda da içime sinmese de aynı kervanın yolcusu oldum. Saç, sakal, bıyık, giyim ve kuşam kontrolü yaptım. Tüm bunların boş şeyler olduğunu anladım ama iş işten geçti. Güneydoğu illerimizden birinde çalışırken 1996-1997 öğretim yılında nöbetçi olduğum bir gün öğrencileri içeriye alıyorum. Öğrenciler tek tek önümüzden geçiyor. Dersine girdi­ğim bir öğrenci, eline 33'lük tespihi­ni almış, sallayıp geliyor. Önümden geçerken tespihi cebine koymasını söyledim. Tamam, dedi öğrenci. Cebine koymaya davranan öğrenci önüm­den geçtikten sonra tekrar tespihini sallamaya devam etti. Ses tonumu biraz yükselterek oğlum, kat şu tespihi cebine dedim.

Son sınıf olmuş delikanlı­nın zoruna gitti bu durum.

Çünkü arkadaşlarının içinde uyarılmaktan kim hoşlanır? Öğrenci bana,

“Sürekli bize kızıyorsunuz ve hakaret ediyorsunuz" dedi suç bastırırcasına. Kızmayı anladım. Çünkü şu anda sana kızıyorum. Çünkü ilk uyarıdan sonra aynı harekete devam etmen hoş olmadı. Öfkelendim. Haliyle sesimi yük­selttim. Hakarete gelince, ne alaka dedim. “Hep yapıyorsunuz. Geçen hafta bizim sınıfta yaptınız ya” dedi. Ne dedim, dediğimde “11/A sınıfı öğrencilerine ‘top’ dediniz” dedi. Yavrum, ağzından çıkanı kulağın du­yuyor mu? Ben böyle bir şey söyle­medim, söylemem de. Hem top ne anlama gelir, bilir misin dedim. “Evet

biliyorum. Tüm sınıf şahit” dedi. İyi o zaman, haydi sınıfa gidelim. Nasıl hakaret ettiğime sınıf şahitlik yapsın, ben de yaptığım hakareti bu vesi­leyle öğrenmiş olayım dedim. Öğrencilerin tören alanından içeriye alınması bittikten sonra öğrenci ile birlikte 11/B sınıfına çıktık. Sınıfa, gençler! Arkadaşınız, geçen haftaki derste 11/A sınıfına hakaret ettiği­mi, onlara top dediğimi söylüyor.

Ben böyle bir şey söyledim mi, Allah’ınız aşkına söyleyin, dedim. Hepsi birden “Ne hakareti? Yok, böyle bir şey" dediler. O zaman sen anlat hakaretimi dedim öğrenciye.

“Arkadaşlar, 11/A sınıfına hepimizin içinde hakaret etti. Ne çabuk unut­tunuz. Sizi anlamıyorum. Ne biçim arkadaşsınız” dedi ve arkadaşlarına kızarak yerine geçip oturdu.

Sınıfa, gençler! Geçen haftaki der­simde, 11/A sınıfıyla futbol maçımız var, dediniz. Ben de “11/A’yı banko yenersiniz. Zira rakibiniz olan sınıf, başını kaldırmadan teneffüslerde bile üniversite sınavına hazırlanıyor. Onlar toptan ne anlar? Ayrıca o sı­nıfın 19’u kız, geriye kalan 1Ti erkek. Takım oluşturmakta bile zorlanırlar. 11/A ve top birbirine çok yabancı. Sizin 3O’unuz da erkek, sürekli top oynuyorsunuz ve onlar kadar derste gözünüz yok, demedim mi dedim. “Evet, aynen böyle dediniz” dediler. O zaman bu sözlerimde bir hakaret var mı dedim. Hayır, yok dediler. Hakaret yaptığımı söyle­yen öğrenciye döndüm. Delikanlı! Var mı diyeceğin? Gördüğün gibi şahit dediğin sınıf da sana şahitlik yapmadı. Yine her zamanki gibi yanlış anlamışsın ve koca sınıfta böyle anlayan tek kişi de sensin, dedim. “Var hakaret, siz top dediniz.

Ben bilmem mi” dedi tekrar. Bunun üzerine, Allah senin hayrını versin, varsın sen hakaret var bil, diyerek sınıftan ayrıldım.

Yazdıklarımdan siz ne anladınız, evet hakaret etmişsiniz dediniz mi bilmiyorum. Ama hakaret ettiğimi söyleyen öğrenci, söylediklerinde samimiydi. Çünkü anladığı bu ka­dardı. Söylediğim cümleleri doğru anlayacak bir kapasitesi de yoktu. Düz mantık biriydi. Espri, benzetme, mecaz nedir bilmezdi. Bu yüzden daha da kızmadım öğrenciye. Aradan 25 sene geçmiş, bu olayı hatırlamamın sebebi, son günlerde ve zaman zaman irticalen söylenen sözlere ve yazılan yazılara farklı anlamlar yüklenmesi ve bir bardak suda fırtına kopar-ıl-mak istenmesi­dir. Aslında derdimiz, söylenen ve yazılan sözün ötesinde, o kimselere karşı içimizde biriktirdiğimiz kin ve nefret duygusunun dışavurumun­dan ibarettir. Söz ve yazıdan önce içimizle yüzleşmemiz ve niyet oku- yuculuğunu bırakmamız gerekiyor diye düşünüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Barbaros Ulu Arşivi

Veda

28 Aralık 2022 Çarşamba 00:02