Serzenişim Kime?
—Yazılarında hep bir serzeniş, eleştiri ve karamsarlık hakim.
—Haklısın, öyle.
—Nedir sebebi yoksa muhalif misin?
—Muhalif değilim. Böyle diyene de gönül koyarım. Yaptığım, gördüğümü okumak, dert edindiklerimi terennüm etmek, Halkın derdine tercüman olmak. Bir nevi amme hizmeti benimkisi. Tüm bunları yaparken izlediğim yol, meşhur hadisi şerifin gereğini yerine getirmek.
—Nedir o?
—"Bir kötülük gördüğün zaman elinle düzeltmek, buna gücün yetmiyorsa dilinle düzeltmek, buna da gücün yetmiyorsa, kalbinle buğz etmek" . Buna göre benim yaptığım, gördüğüm sosyal, ekonomik, siyasi, ahlaki vb. hoşnutsuzlukları yazıya dökmekten ibarettir. Yani hadisin dil ile düzeltme kısmını yerine getirmeye çalışıyorum.
—Düzeltebiliyor musun bari?
—Devenin neresini düzelteceksin?
—O zaman boşa kürek çekmiş olmuyor musun?
—Boşa kürek çekmiş olsam da hoşnutsuzluklara karşı içimi dökmüş oluyorum. Bu da kalple buğz etmeye girer. Yani ben bu gidişattan memnun değilim demektir.
—Yazılarının muhatabı kim?
—Kişilerle işim olmaz. Zira kişilerle uğraşmak küçük insanların işi. Olup bitenlerden hareketle bir prensip ortaya koymaya ve duruş sergilemeye çalışıyorum.
—Çoğu yazıların adrese teslim gibi.
—Elbette öyle olacak. Ne şiş yansın ne de kebap ya da fincancı kayıtları ürkütmeyeyim diye bir derdim hiç olmadı.
—Çoğu yazılarında bir ima, kapalılık ve dokundurma var. Niçin açık yazmıyorsun?
—Sözün daha açığı ahmağa söylenir derler. Ayrıca milletimiz irfan sahibidir. Dokundurmanın kimlere ve neye olduğunu çok iyi bilir.
—Ama çoğunlukla bir kesimi eleştiriyorsun?
—Eleştirdiğim kesim benim çevremdir, içinden çıktığım muhitimdir.
—İnsan çevresini savunmalı değil mi?
—İnsanın çevresini savunması kadar doğal bir şey olamaz. Ama bu savunma doğru olanlar içindir. Yanlışlar çevremden çıkıyorsa buna bigane kalamam ve kötü körüne savunmam. Başkasından önce ilk ben eleştirmeliyim.
—Oldu mu ya şimdi?
—Niye olmasın, bal gibi olur. Zira olması gereken ve benim izlediğim yol budur. Bu yolumdan dolayı da eleştirilirim. Problem değil. Ben buyum, ne yapayım. Görmezden gelmezlik yapamam. Bunu bir örnekle açıklayayım. Diyelim ki evime yemekli misafir geldi. Misafirle beraber yemeğe başlayınca baktım ki yemek olmamış. Misafirden önce yemek de olmamış, tuzlu olmuş, kusura bakmayın derim. Bunu misafirden duyarsam, zoruma gider. Yemeğin olmaması, eşimin yemek yapamadığı, berbat bir aşçı olduğu anlamına gelmez. Eşim iyi bir aşçıdır normalde. Değişik sebeplerle bu yemeğin kıvamını tutturamamış olabilir. Ayrıca yemeğin olmadığını söylemem, eşimi bir çırpıda silip atmam, onu düşman bellemem anlamına gelmez.
—Ama hep kendi camianı eleştiriyorsun? Başkası çok mu iyi yapıyor?
—Muhatabım, sorumlu olanlardır. Elbette sorumlu olanlara serzenişte bulunacağım. Yemeği eşim yapmış ama yapamamışsa onu eleştireceğim. Yemekte dahli olmayanı eleştirmem hakkaniyete sığar mı? İnsanımız bir şeyden olumsuz etkilenmişse, muhatabım o olumsuzluğu bize düçar kılana. Dahli olmayanla işim olmaz. Yani bir şeyin etrafında dolanmam. Birinci derece sorumlu kimse, serzenişim onadır, sorumluluğu olmayan rakibine değil.
—Rakibi geldiği zaman çok mu iyi yapacak?
—Yapar veya yapamaz. Müneccim değilim yapıp yapmayacağını. Gelirse şayet, dediği gibi yapamazsa, sorunlara neşter vuramazsa, eleştiri oklarını ona döndürürüm. Şimdiden doğmamış çocuğa don biçemem.
—Ama o zaman sevenin olmaz. Hep kara listeye alınırsın.
—Çok da tın.
—Çok karamsar olmana ne demeli?
—Karamsar değilim normalde. Ama umut beklediklerin, iyi şeyler yapacak diye bel bağladıkların seni hayal kırıklığına uğratmışsa, bu durumda karamsar olmayıp da ne yapacaksın? İsyanım bunadır. Çünkü ümit beslediklerim kendilerine çeki düzen vermez, kırıp döktüklerini tamir etmezse, Allah bunlara verdiği nimeti çekip alacaktır. Sonuçta sadece yetkiyi ve sorumluluğu kaybetmeyecekler. Savundukları ve referans aldıkları ortak değerlerimizi de kendileriyle birlikte götürecekler. Korkum, endişem, serzenişim, isyanım, haykırışım, dokundurmam bundandır.
—Son bir soru: Yine tek düze yazmıyorsun? Yazılarında bazen ironi bazen mizah bazen kapalılık var. Bazen över gibi yapıp yeriyorsun. Bazen de yerer gibi yapıp övüyorsun. Nerede, ne yaptığını okuyucu nasıl bilsin?
—Kimseyi kırmadan dökmeden, kimsenin onurunu zedelemeden ince mesajlar vermek suretiyle nerede, neyi kastettiğimi de okuyucu tespit edecek. Burada espri var demem. Böyle dersem, bir anlamı kalmaz. Türkçe ve edebiyat derslerinde hocalarımız sınavlarda bir paragraf özellikle şiirin bir bölümünü verir. Buradaki edebi sanatları bulun der. Bizler de şurada telmih, burada teşbih, şurada kinaye vs. var diyerek kendimiz buluruz. Karşılığında da doğru tespit edip etmediğimize hocalarımız puan verir. Yani metindeki edebi metni hoca değil, öğrenci bulur. Yazılarımdaki mizah, kinaye, ironiyi de okuyucu bulacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.