Niyetli Gibi Görünemez miyiz? (2)
-Dünden devam-
Bu iki anekdotumu anlatmamın sebebine gelince, kimsenin tutuğu veya tutmadığı/tutamadığı oruçta değilim. Her koyun kendi bacağından asılır. Dileyen önemine binaen bu borcunu yerine getirir, dileyen de yerine getirmez. Burada dikkat çekmek istediğim, Konya gibi yerlerde bile oruç tutmayanların sayısında bir artışın olduğu. Bu demektir ki oruç hassasiyeti her geçen yıl yok olmaya doğru gidiyor. Belki oruç tutmayanlar eskiden de fazla idi ama alenen yenmediği için herkes oruçlu gibi olurdu. Yani şehrimiz de bizimle beraber oruç tutardı. Oruç tutmayanları ancak Alâeddin Tepesine çıkınca görebilirdik. Bu ramazan ayında hiç çarşıya çıkmadım, çarşı nasıl bilmiyorum ama görüyorum ki ramazanda her yer olmuş bir Alâeddin Tepesi.
Birkaç tur yürüyüş yapayım diye Evliya Çelebi parkına doğru uzandım. Kamelyalara, nevalelerini açmış, sayısız genç ve ihtiyarı gördüm. Gelip geçene aldırmadan yeme ve içmesine devam ediyorlar. Tutmadığı veya tutamadığı için kimseyi ayıplamıyorum ama görüyorum ki eskisi gibi oruçlu görünme hassasiyetimizi de kaybetmişiz. Herhalde böyle giderse oruç tutanlar bu ülkede ve bu şehirde azınlıklar içerisinde yerini alacak. Öyle zannediyorum, kalabalıklar içerisinde alenen yiyip içenler, Allah’ın bildiğini kullarından niye saklayayım diye düşünüyor olmalılar. Kendilerine göre belki de doğrusu budur ama alışkın olmadığımdan olsa gerek, bana bu durum garip geliyor. Sanırım yavaş yavaş bu duruma alışacağım artık. Kendileri bilir ama insanımızdan istediğim, yine durumlarını Allah bilsin ama oruçlular içerisinde oruçlu gibi görünmeleri, eğer yiyip içeceklerse sote yerlere çekilmeleridir.
Evliya Çelebi parkında çimlerin üzerine oturmuş dört genç kızdan da bahsedeyim burada. Göz ucuyla gördüğüm kadarıyla, üç tanesinin önünde meyve suyuna benzer içecek dikkatimi çekti. Ara ara da önlerine açtıkları şeyden atıştırıyorlar. İçlerindeki dördüncüsünün önünde ne içecek vardı ne de bir şey alıp yiyordu. Başı öne eğik duruyordu. Belli ki bu dört kızdan bir tanesi oruçlu, diğerleri oruçlu değil. Bu manzarayı görünce, insanımızın başkasına saygı göstermesinden geçtim. Yanlarındaki oruçlu arkadaşlarına bile saygıları kalmamış maalesef. En azından bu arkadaşın canı çeker, şu zevkimize biraz en azından onun yanında ara verelim diyebilirlerdi.
Yazımı uzattım, farkındayım. Yazımı kıssadan hisse alınsın diye bir fıkra ile bitirmek istiyorum:
15 yaşlarında yatağına işeyen bir öğrenci, utana sıkıla uzman bir doktora müracaat eder. Doktor, bütün tahlil ve tetkiklerden sonra tedavi uygulamak için gerekli reçeteyi yazar. Uzun süre değişik tedavi uygulamasına rağmen çocuk yine yatağına işemeye devam eder. Çaresiz kalan doktor, “Ben yapacağımı yaptım. İstersen bir de okulundaki psikolojik danışmana git, durumunu anlat. Belki o, fayda sağlayabilir” der ve ayrılırlar.
Aylar sonra eski hastasıyla karşılaşan doktor: “Nasılsın iyi misin, hastalığın geçti mi?” diye sorar. Çocuk: “İyiyim doktor, iyiyim.” diye cevap verir. Çocuğun tedavi olmasına sevinen doktor: “Peki nasıl oldu bu, nasıl tedavi etti psikolojik danışman?” der. Çocuğun cevabı manidardır: “Tedavi etmedi efendim. Ben yine yatağıma işiyorum ama eskisi gibi utanmıyorum artık.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.