“…Çok Ekmek Yedik”
94 ekonomik krizi öncesi idi. Bugünlerdeki gibi fiyatlar uçmuştu. Bir televizyon almak istiyordum. Alabilirsem ilk defa bir televizyonum olacaktı. Kaç esnafa vardıysam, kimse önünü göremediği için para bir tarafa televizyon bir tarafa dedi. Tanış olduğum bir esnaf ise dört taksit yapayım dedi. Dünden razıydım buna. Zira aldığım ücretin tamamını versem bir televizyon etmezdi.
Sıra geldi televizyon beğenmeye. Gerçi elinde fazla da çeşit yoktu. Varsa da fiyatları daha pahalı idi. Alacağım markanın o modelini, Türkiye'nin meşhur markası ilk defa piyasaya sürmüştü. Ekranlarda "Bir dünya markası" şeklinde bol bol reklamı yapılıyordu. Teleteksi de vardı üstelik. 55 ekran bu televizyonun kulaklıkları içine monte edilmemişti. Kulağa benzer şekilde televizyonun sağına ve soluna takılıp çıkarılabiliyordu. Bir arkadaş, kulaklığın bu şekilde takılıp çıkarılması çok iyi düşünülmüş. Evde istediğin yere bu ses hoparlörlerini uzatırsın dedi. Taksitli de olsa ödeyebilir miyim demeden televizyonu aldım ve peşinatı vererek önüme konan üç senede imzamı attım.
“Bir dünya markası” olan bu televizyondan hiç randıman alamadım. Kumandasına pil dayandıramadım. Bir-iki haftada bir pilini değiştiriyordum. Pil de bildiğimiz kalem pillerden değil, köşeli pillerden idi. Bu da pahalı idi. Servisine bu durumu birkaç defa dile getirince şu kumandayı öneririm dedi. Orijinal kumandayı atarak önerilen kumandayı aldım. Kumandadan geçtim. Sürekli arıza üzerine arıza verdi. Televizyon açıkken ara ara kulakları patlatırcasına garip sesler çıkıyordu. Bu halde iken kumanda da görev yapmıyordu. Ayağa kalkıp düğmesinden kapatıp yeniden açman gerekiyordu. Garantisi bitmeden birkaç defa servisine götürdüm. Televizyon birkaç gün serviste kaldı her defasında. Usta, bir arıza görmedim deyip her defasında televizyonu geri verdi. Nedense bende arızaya geçen bu televizyon servise göre sağlam idi.
Böyle böyle kullandım bu televizyonu. Nihayet garantisi bittikten sonra yine aynı arıza ve yine servis. Arıza tespit edilememesine rağmen şunu değiştirdim, bu kadar para, bunu değiştirdim, şu kadar para dendi her defasında. Nizip, Kahta, Adana ve Konya’yı dolaştı benimle beraber. Artık servisi de bıraktım, gördüğüm tamirciye götürdüm. Kucağımda getirdiğim bu televizyonu gören her tamircinin yüzü güldü. Çünkü her biri bir parçasını değiştirdi ve hiçbiri para almadan beni eve göndermedi. Hasılı, dış ekranı ve heyula gibi kulaklıklarının dışında televizyonun iç parçasından değişmeyen kalmadı ve halen bu televizyon bende. Sonunda yeni bir televizyon aldım ama bu emektar televizyonu kullanmasam da belki lazım olur diye saklıyorum dünya kadar tamir parçası ödediğim bu “dünya markasını”.
Yeni ve geniş bir eve çıktım. Evin üst katına koydum bu televizyonu. Evde kalabalık etmesin diye tamirciye bu televizyondan bahsettim. Alır mısın bu televizyonu. Birine satarsın dedim. Tamirci, “Biz tamirciler o markanın o serisinden çok ekmek yedik. İşe yaramaz ve kimse de almaz” dedi. Halen evde duruyor.
Bahsettiğim bu televizyon markası, iki farklı ismiyle Türkiye’nin her yerinde çok satılan ve meşhur bir marka. Aşağı yukarı her evde bu firmanın ürünü var. Firma, sürdüğü bu serinin akıbetini ve genle şikayetleri bilmesine rağmen bu seriyi geri çekeyim demedi. Başka ülkede olsaydı, inanın aynı anda bu seri geri çekilir, müşteriye paraları geri iade edilir ve özür dilenirdi. Çünkü ciddi bir firmadan da bu beklenirdi.
94 yılında aldığım ve randıman alamadığım bu televizyonla ilgili beni yazı yazmaya iten, tamircinin “Biz bundan çok ekmek yedik” demesiydi. Bir şeylerden ekmek yiyen sadece televizyon tamircileri mi? Bu sözden hareketle sadede gelirsek, yazımı uzatmadan bu tiplerden de kısaca bahsetmek isterim. Zira yazımın ana fikri de bunun üzerinedir. Özellikle siyasilerimiz şu değer ve alanları kullanarak siyaset yapar ve bunlar üzerinden ekmek yer. Alan bitek olunca hep geçer akçe olmuştur. Yiyip yiyip bitiremediler. Kimi dini, dini değerleri ve toplumun değer yargıları üzerinden siyaset yapar. Bol bol ayet-hadis okur ve dini kullanır. Kimi Atatürk’ü kullanarak emellerine alet eder ve Atatürk’ten ekmek yer. Kimi de 38-50 arasındaki Türkiye yönetimini sürekli dile getirerek ben gidersem, onlar gelir demek suretiyle halka aba altından sopa gösterir ve yerini garanti altına alır vs.
Hülasa, bir şey üzerinden ekmek yiyenlerin en masumu, emeklerinin karşılığını alan televizyon tamircileridir. Esas ayıbı yapan, Türkiye insanının kanını emen ciddi görünümlü firması, dini ve Atatürk’ü emellerine alet ederek ekmek yiyenlerdir. Çünkü din ve Atatürk’ten ekmek yemek tehlikelidir. Dini referans kabul edenlerin, özü ve sözü bir değil ise bundan en büyük zararı din, aynı şekilde Atatürk’ü ağızlarından düşürmeyenlerin özü ve sözü bir değil ise bundan da en büyük zararı Atatürk görür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.