Şans Değil Aklımda
Bazı şeyler vaktini bekler. Olgunlaşma, var olmaya inanç ve bilinçli yaratımla aslında bizler kimilerimizin ‘şans’ diye addettiği çekimi kendimiz yaratırız. “Bilinç” dediğimiz şey aslında neyin olup olmayacağını bizler için otomatik süzgeçten geçiren bir mekanizma. “Akıl hazır değilse göz görmezmiş” derler, bilinçte var etmeden göze komut veremezsiniz.
Her insan kendi şansını kendisi yaratır. Bu kaçınılmaz bir gerçek ve somut örneklere tâbi bir oluşumdur. Böyle bir yaratıcı enerjiden, tevekkül enerjisinden bahsettiğimizde çoğu insanın aklının alamayacağı doğaüstü bir olay gibi geliyor. Oysa herkes kendi hayatını dışarıdan bir göz olarak görebilse ve yaşamında inşa ettiği duvarlarda hangi açığı ne ile kapattığına, hangi taşı koyarken ne niyetle koyduğuna odaklanabilse herkesin yaşamı kendine yaratım enerjisi doğurur. Çünkü herkes inandığı şeyi deneyimler. Bu tevekkül enerjisine kalbî şekilde inanmazsan bunu deneyimleyemezsin. Çünkü inandığımız ve niyetlendiğimiz şekilde yaşarız. Coelho, ‘Simyacı’ romanında “Bir şeyi istediğin zaman, tüm evren ona kavuşman için iş birliği yapar” der. Yine başka bir örnekte olduğu gibi Dostoyevski’nin ‘Suç ve Ceza’sında Raskolnikov’un kendisini seçilmiş insan olarak görmesi hayatında yaptığı en yanlış teslimiyetti. Onun inancı doğru ya da yanlış olsun tüm hayatını şekillendirdi.
Deneyimi şekillendiren senin enerjindir. Şansı yaratan yine senin enerjin. Yaratıcı enerjili olmak da şunu anlamaktır: Sen bu sistemin, programın, oyuncunun, senaryonun ve yaratıcının ta kendisisin. Yaratmak ve yaratıcı ile kol kola bir ahenk içinde olmak da budur yani tevekkül enerjisi... Bunun formülü ise: Karar ver ve izin ver.
Farkındalık burada en büyük ana etken halinde. Farkına vardığın her şeyin kontrolü sende. Tevekkül ettiğin, oluruna sonsuz güvendiğin bir işte kaygılarını fark edersen en büyük keti burada vurmuş olursun. Farkındalık dediğimiz şey aslında bir lades oyunu gibi “farkındayım yani aklımda.”
Elbette hiçbir zaman negatifi düşünmeden yaşayamayız, hayatın dualitesi budur zıttıyla var olmak. Fakat “yelken yapıyorsak dalgalara ihtiyacımız var.”
Dalganın farkına var ve kendi şansını kendin yarat.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanında Mümtaz’ın da dediği gibi “Şansımın bana vereceği şeylere ben de artık inanmıyordum. İçimde bir şeyler eksikti. Ve ben bu eksikliğe inandığım için tamamlanamıyorum.”