Irklarımız ve Renklerimiz
"Irklarımız ve renklerimiz ayrı ayrı olabilir, lâkin ölümlerimiz hep aynıdır. Dirilişlerimiz de aynı olacaktır. Lâkin kimi dirilmek istemeyecek, kimi de geri dünyaya gitmek isteyecektir. Fakat ne tekrar geriye gidebileceğiz, ne de sorgu ve suallerden kurtulabileceğiz.
İşte o vakit farklılıkların eksi olmadığını, bilakis farklılıkların Allâh’ın bir lütfü olduğunu daha iyi anlayacağız. Diller Allah'tan, renkler Allah'tan, ırklar Allah'tan, tercih hakları Allah'tandır. Bizleri gökkuşağı gibi farklı farklı yaratan Allah, elbette bizleri boşuna farklı farklı yaratmadı. Kardeşlerim biz insanlar, biz kullar, biz Ademoğulları bu farklılığın hikmetlerini bir bir irdelemeliyiz. Elde ettiğimiz hikmete göre de karşımızdakileri değerlendirmeliyiz. Elde ettiğimiz hikmetin enerjiyle, eksileri de artılara da şifâ olmalıyız. Elbet eksiye de şifâ olunur, eksiyi artıya çevirebilen her tefekkür, her adım, her yaklaşım, her fiil, şifâ gibidir. Kim bu şekilde şifâlanırsa, kim bu şekilde muhatap alınırsa, inanıyoruz ki eksilerden değil, artılardan olur, inanıyoruz ki eksilenlerden değil artanlardan ve bereketlenenlerden olur. Nârını nûr eden kullar ise, cennetteki huzuru daha bu dünyada yaşar. İşte o vakit ölüm günümüz bile olsa, düğün eder gibi ölüme ve hakka gideriz. Paris'te farklı renkten, farklı ırktan, ve farklı dilden Pakistanlı bir kardeşimiz daha vefât etti. Allah sevenlerine sabrı cemîl ihsan eylesin, merhumun da kabri cennet, makamı da âlî olsun inşaallah. Âmîn. Cenazesi baya kalabalıktı, demek ki dünyada sevilen bir insanmış, inşallah ahirette de sevilen bir kul olarak karşılanır. Unutmayalım! Tercihlerimiz dünya tarlasında ekiliyor, ahirette ise tek tek biçiliyor. Hiç merak etmeyiniz, ahirette kimsenin hakkı yenmiyor, o makamın terazisi hiç ama hiç şaşmaz, o makam mutlak adaletin tek mercii ve makamıdır. Peki bizler ahiret tarlasında eksilerimizi, yanlışlarımızı, günahlarımızı biçmeye toplamaya hazır mıyız. Huzuru ilâhi de, bizler eksi tabloları yaşamak istemiyorsak eğer, yaşamımızı ve tercihlerimizi tekrar tekrar gözden geçirelim, varsa yanlışlarımızdan, günahlarımızdan ve bütün hamlıklarımızdan vazgeçelim. Belki o vakit ölüm bizler için sevgiliye kavuşma olur. Belki o vakit Allâh'ımızın rahmetiyle ve merhametiyle karşılanırız. Cân dostlar! Hadi hep berâber ölmeden önce nefsimizi terbiye edelim, daha sonra da sessizlik yolculuğumuza çıkalım inşallah. Azîz’im, hadi biz de bu duygu atmosferiyle gayret edelim, bu duygu ve gayret enerjisiyle toprak anaya varalım. Bu duygu ve gayret enerjisiyle, ruhumuzu Allâh'a, aşk'la şevk'le ve muhabbetle teslim edelim. Hayâtın da zayıf notlar almak istemiyorsan eğer, kendindeki zâyıflıkları bir bir teşhis et ve hiç geç kalmadan da tedâvini yap. Unutmâ, zayıflıklar zamanında tedâvi olmaz ise ağır vakâya dönüşür. Ağır vakaların geriye dönüşü ise pek zôrdur, bâzen çürür, bâzen kangren olur, bâzen erir ve yok olur, bâzen de zede aldığı, zayıfladığı yerden kopuverir.
Ey cân!
Belki biz de hastayız, biz de farklı farklı hallerimizin zayıflığından yorulmaktayız, Belki biz de tercihleriyle kendi kendini yoranlardan ve çürütenlerdeniz. Etme Azîz’im etme! Ölüm vâr ÖLÜM. Nefes alabilenler henüz ölmeyenlerdir, ölmeyenler ise Allâh'ın rahmetine, merhametine muhatap olabilirler demektir. Ey insân, yeter ki sen kulluğunun idrâkine vâr, yeter ki sen bu idrâk ile tövbe istiğfar et, yeter ki bu istiğfardan sonra ihlas ile hakka ve hakîkate yönel. Yeter ki sen dilinden çıkanlar ile gönlünden hissedilenleri cem eyle bir eyle ve ikiliği ortadan kaldır. Hadi sultânım hadî, sultanlığı da sen verirsin, sultanlığı da sen alırsın. Azîz'im o vakit sen de kendi sultanının farkına vâr ve farkındalığı yaşayanlardan ol. Ey Adem, bu farkındalık ile yaşayanların panzehiri Allâh'tır, sen de bu farkındalık ile yaşa ve ötesine karışma. Hadi şimdi sen, îmanla, ihlasla, takvayla sultânı yaşa, dâhî sultânının da sultânını yaşa. "Bâzen Sultanımız efendimiz Muhammed Mustafâ'dır. Sultanın Sultânı ise Hazreti Allâh'tır." "Bâzen sultânımız topraktan olma tenimizdir. Sultanımızın Sultânı ise, tenimizdeki azîz misâfir olan, Allâh'ın nûrundan yaratılan ruhumuzdur." "Gideceğimiz kesin, kalanlar ise hiç görülmemiş ve duyulmamış. Azîz’îm hadi artık, kalıcı gibi davranmaktan vâzgeç, Ölümü ve gidişi kabul et ve sarhoşluktan kurtul. Sâhi insân şu âleme ne getirdi ki, ne götüre? Sana en yakın olan bedenin bile seni terk ederken, sana en uzak olanlar mı seninle kalacak, etmê! " "Ölüm hâk, maddeni yâk. Ölüm seni elbet bulur, madde elbet seni ter keder. Düşün hem de çôk iyi düşün, zamânını seni terk edene mi, yoksâ seni bulana mı harcıyorsun. Ey cân, bu yol da harcanmak istemiyorsan eğer, o vakit harcadıklarına çôk dikkat et." "Hiçliğini fark edenler, ruhunu yeşertenlerdir. Benliğini, enesini fark edenler ise bedenini yeşertenlerdir. Azîz’im! Ruhlar yeşerince ölümsüzleşir, bedenler yeşerince ölümcülleşir. Ey Cân! Bedenler sanal hükmün de, ruhlar ise hakikat hükmündedir. Sen ister sanalın ile sanallaş, ister hakîkatin ile hakîkatlaş." "Ölüm denen gece gibi bir hakikattır, o vakit gündüz hükmündeki şu dünyada çôk çalış ve geceni aydınlat." "Kork! Lâkin ölümden değil, bilakis ölümcül tercihlerinden kork." "Ölüm! Biz çağırınca gelmez, git diyince de gitmez! Ölümü yaşarken öldürenler var ya, işte o has kullara hiç korku yoktur. Onlar kendilerini her dâim Allah görüyormuş gibi yaşayan ihlaslı kullardır." "Ölüm gerçeğine iman edemeyen bizler, hayal mesâbesindeki şu Dünya'ya iman eder gibi yaşamaktayız." "En ibretli kitap ölüm kitabıdır, keşke kendi ölüm kitabımızı okuyabilseydik, belki o vakit daha az gönüller kırar, daha çok gönül tâmir ederdik. Bârî empati yapalım, ölenlerin kitabından ibretler alalım." "Ölüm elbet bir gün seni bulur, lâkin sen ölümü nasıl karşılarsın bilinmez, gel bu bilinmezliği şansa bırakma, sen hazırlığını her an yap, ten valizine yüklemeler yerine, ruh valizine yüklemeler yap. Çünkü Azrâil’in ten valizindeki yükleri kabul etmeye yetkisi yoktur. Sadece ve sadece ruhunun valizindeki incileri götürmeye yetkisi vardır.Bu inciler ihlastır, îmândır, sadâkattir, ibâdettir, tövbe istiğfardır, temiz olan niyettir, namazdır secdedir, hiçliktir.Azîz'im hadi artık, ten pazarından çık ve ruh pazarına var. Kim bilir belki bu pazar sayesinde ölüme hazır olur, Azrâil meleği gelince önce buyur eder, sonra biraz hasbihal eder, sonra da sonsuzluk yolculuğuna hazır olduğunu kendin dile getirirsin.Belki Azrâil meleği bile şaşırır, belki ruhunu almaktan bile vazgeçebilir. Ölmeyi öldürmenin anahtarını ister isen, önce nefisini terbiye et, belki o an her ânını cennete çevirebilirsin." "Bedenimiz defter, irâdemiz kalemimizdir, bu iki nimeti iyi kullananlar, ölümsüzlük kütüphanesinde yerini alır.""Ölüler karar veremez, iyiyi doğrudan ayırt edemez. Peki sen şimdi ölü müsün, yoksa diri misin?" Anadolu'da Bugün, inanın yerin altında nice sessiz yolcular vâr. Gerçekten bu sessiz yolcuların her bireri, ayrı bir eser, ayrı bir kitap, ayrı bir ibret merkezi, anlayana da en büyük uyarıcıdır. Bu duygu yoğunluğuyla Anadolu'da Bugün Gazetesi'nin yayın ekibini ve okurlarını selâmlıyorum. Ne mutlu ölümlerden ibret alabilenlere ne mutlu yaşar iken, Allâh ile ölümsüzleşebilenlere.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.