Yolcu Aziz Kaya

Yolcu Aziz Kaya

Anlamak mı anlaşılmak mı?

Anlamak mı anlaşılmak mı?

An/l/ama/k istiyorsak eğer, an'daki ama'ları mamaları bir kenara koymalıyız.

Şöyle dedileri böyle dedileri, şunları ve bunları tamâmen bir kenara bırakmalıyız.

An daki bütün olumluluklar ve olumsuzluklar biz insanlardan gelmektedir

Ol ile başlayan fiilleri, tercihleri ve gayretleri çôk iyi okumalı, anlamalı ve hayatımıza tatbîk etmeliyiz.

Ol mâ ile başlayan kötü enerjilerden, kötü davranışlardan, kötü yollardan, kötü bakışlardan, kötü duyuşlardan, kötü konuşuşlardan, kötü gidişlerden ve gelişlerden, kötü adem'lerden ve havvâ'lardan uzak durmalıyız.

Yakîn olduklarımız, yânî yâkîn olduğumuz nesneler ve enerjiler, bizi şu gökkubbede resmeder.

Yakîn olduğumuz tonlarla renklenir,

Yakîn olduğumuz tonlarla hallenir,

Yakîn olduğumuz tonlarla dilleniriz.

Yakîn olduğumuz tonlarla, yapılan tablolarımız, görünen ve görünemeyen tablolarımız,

Yâ bizi en hoş mekânlâra götürür, ya da bizi nâhoş mekânlara, nâhoş otmosferlere götürür ve bizleri nâhoş insanlara da muhatap eyler.

Ol demiş âlemlerin Rabbi ve yeryüzü oluşuvermiş, ol demiş havaya, suya, torağa, ateşe. ol emrini alan farklı elementler, daha sonra karışmışlar, birbirlerini de içlerine sindirmişler, artık farklı farklı telden çalmayı da bırakmışlar.

Onlar artık bizlik havuzunda yıkanmışlar, benlik kokusundanda kurtulmuşlar

Onlar artık şimdi, biz Adem'e ve Havva'ya ev sâhibi olabilir, bedenimizin irâdesini, bedenimizin efendiliğini insanoğluna taktîm edebiliriz demişler ve söylediklerini de yaşarak ispatlamışlardır.

Ey cân kardeşlerim! Ey ruh kardeşlerim

Lütfen önce kendimizi anlayalım

Bizler daha kendimizi anlayamadı isek, nasıl olur da karşımızdakini anlayabilir ve hissedebiliriz.

Kendimizi anlayabilmek için önce içeriye doğru yol almalıdır

İçeriye doğru yol aldıkça da ruh aynamızın kirlerini ve paslarını farkedeceğiz.

Ah o kirler ve paslar ah!

Keşke biz insanlar olarak sizi, yânî kirleri ve pasları daha önce farkedebilsek, sizi daha önce görebilsek, sizi daha önce kemikleşmeden önce hissedebilsek.

Tabi ki bu hislerin hepsini ancak içeriye doğru yolculuk yaparak hissedebileceğiz.

Bu hislerin hepsini ancak özümüze doğru ilerleyerek yaşayabilecek ve hissedebileceğiz

Bu hislerin hepsini Gâlû belâ daki Allâh'a verdiğimiz sözü hatırlamakla ve hatırladıklarımızı da fiiliyata dökebildikçe hissedebileceğiz.

İşte o vakit bizler, hem daha çabuk anlaşılabilecek, hem de daha çubuk anlayabileceğiz.

İnanın hepimizin sorunu aynı anlaşılabilmek, ya da anlaşılamamak.

Bizler karşımızdakiler tarafından anlaşılabilirsek eğer, o vakit bize ihtiyaç duyulan kelâmı dile getirecekler, ihtiyaç duyulan enerjiyi taktim edecekler.

Tabi ki insanlar da de o vakit, karşısındaki insanları daha iyi kavrayacak, anlayacak ve çözümler üretebilecekler.

Şöyle çevremize dikkatlice bir bakalım, ne kadar bir birini anlamayan insanlar var, ne kadar başını kuma gömen ve hakîkate kör olan Ademler ve Havvâlar vâr.

Kardeşim dur Allâh aşkına dûr. Önce kendi kendini bir tart, senin insanlığın, senin kulluğun, senin ümmetliğin ne kadar değer ediyor.

Bu yol da kendini tartmayanların terâzisi olmaz, olsa da doğru tartmaz.

Fakat sen kendini tartanların kervanına katıkdı isen şâyet, sen kendini şanslılardan ve nâsiplilerden belle.

Çünkü bu kervândakilerin gönül aynası her gün temizleniyordur, her gün nefsiyle cihâd ediyordur

Nefsini alçaltanların, rûhu kanatlanır bu yol da.

Azîz'im hadi biz de bu kervana katılabilmek için. nefsimizle savaşalım, gururumuzu ve kibirimizi yok edelim, fitnelerimizi ve fesatlarımızı yakıp kül edelim, inadımızı ve fesatlığımızı kalbimizden ve aklımızdan söküp atalım, yalanlarımızı ve dedikodularımızı tâmâmen sıfırlayalım, hâsılı kötü hasletlerin hepsinden berî olalım, uzâk olalım.

Anlamsızlıklar bahçemiz o vakit kurur, anlamlılıklar bahçemiz ise yeşerdikçe yeşerir.

Sen o vakit hem kendi ruhunun doktoru olur, hem de karşındakinin manevi ve insâni doktoru olursun.

An ve zam/an da yâ yeşerecek, ya da kuruyacaksın.

An ve zaman da yâ nâr olacaksın ya da nûr.

An ve zaman da yâ insanlığına insanlık katacaksın, ya dâ vâr olan insanlığından olacaksın.

An ve zaman da yâ kulluğuna değer katacaksın, ya da kulluğunu kaybedeceksin.

An ve zâmânı kullanmanın en iyi kılavuzu rehberi ise Kur'ân ve Sünnet'tir.

Kim ki Kurân'ın ve Sünnetin hakkıyla tâliblisi oldu, O tâliblerin başına inanın ilâhi bir tavuz kuşu kondu.

Yâ İlâhi, biz ancak dengeye ve ölçüye tâlibiz biz dengesizlikten ve ölçüsüzlükten sana sığınır ve elimizden gelen gayreti de gösteririz.

An/l/aşı/lm/ak

An da hâk ile aşı olanlar, ak ve pâk olurlar imiş.

Pâk olan kullar ile pâk olmayan kullar hiç aynı olur mu ? Elbette aynı olmaz, pâk olan kullar da kendinizi ve ve pürüzlerinizi rahatlıkla görebilir ve gereğini de yerine getirebilirsiniz.

Dolayı sı ile şû âlem de hem anlamak hem de anlaşılmak çôk önemlidir.

Gelin anlamanın ve anlaşılabilmenin önündeki insânı engelleri bir bir kaldıralım, ötesi için ise hiç şüphesiz Allâh'a sığınalım.

"Azizim kork, yanlış anlaşılmaktan kork, tekrar tekrar hatalarından ve davranışlarından ders çıkar. Belki o vakit, daha az gönül kırar, daha çok gönül yaparsın."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Yolcu Aziz Kaya Arşivi