YETER!
Hayatı yanlış cümlelerle yaşayan bizler ve bu yanlışlıkların sonucu, hayatını yaşayamamış çiçeklerle dolu bir cehennem.
Çocukken başlar kadının çilesi, makyaj yapma kötü kadın olursun, kısa giyme namussuz olursun, erkek olmasın yanında adın çıkar.
Böyle büyüttünüz evlatlarınızı. Koruduğunu sanıp ne kadar zarar verdiğinizi görmeden boynu eğik büyüttünüz. Erkeğe saygı deyip, erkeğin kölesi olarak yetiştirdiniz.
Yıllardır ataerkil toplumu yanlış anlayan aileler, anneler, babalar. "Erkektir döver de sever de" diyen anneler.
"Gelinlikle çıktığın bu evden anca kefeninle girersin" diyen babalar. "Aman el alem ne der? "Diyen duygusuz insanlar.
Sonuç ne mi oluyor?
Kavga içerisinde büyüyen, mutluluk hissini şekerden ibaret sanan şefkat görmemiş çocuklar, zorla şiddetin bir kargaşanın içinde kadınlığını hiç yaşayamamış, değil romantik bir an yaşamak "acaba bugün de dayak yediğimi çocuğum görecek mi? " diye endişelenen kadınlar.
Evet, kabullenişti bu, olması gereken acaba eşim bugün hangi hediyeyle mutlu edecek? Sorusunu sormak yerine, bugün akşam acaba yemeğin tuzundan mı kavga çıkacak yoksa havanın rüzgârlı oluşundan mı?
Evet, kabullenişti bu ve bugüne kadar hiç konuşamayan minik kız çocuğu son kez konuştu, son kez haykırdı hiç yaşayamadığı dünyaya! Son kez seslendi, yıllarca onu duymayan annesine, namus bekçisi abisine, duyarsız babasına son kez seslendi.
Son Çığlığım!
Evet, bak kocam öldüresiye seviyormuş beni anne! Şimdi gözüm kapalı, çok daha mutluyum çok daha huzurluyum. Son kez namludaki patlamayla acı çektim baba! Son kez acıdı canım abi! Artık ne acıyacak bir canım, ne de kanayacak bir bedenim var. Artık duymuyorum abin bacaklarını kırar sözlerini, evet artık duymuyorum el alem ne der cümlelerini, son kez duyduğum kadın olsaydın kocanı mutlu etseydin cümlesiyle gidiyorum hayatlarınızdan.
Evet anne! Namludaki ses şahit, sana laf getirtmedim. Evet abi! Dediğin gibi boşanıp namussuzluk yapmadım.
Evet baba! Gelinlikle çıktığım o kapıdan kefenimle girdim, kanlı vücudumda morluklarla.
Bir çiçeğin soluşunu izler gibi değil mi? Ama hiç o kadar basit değil, kaybolan bir çiçek değil yitip giden binlerce çığlık, binlerce hayat, binlerce haykırış. Yıllarca zorla imam nikâhıyla evlendirilen çocuk gelinler, üç kuruş başlık parasına satılan nice çiçekler, sonunun ölümle biteceğini bile bile evlendirilen minik hayatlar, hiç huzurlu nefes almayı tatmamış kadınlar...
Çığlık attılar, duymadık! Haykırdılar, duymadık! Akşam haberlerde 45 saniye duygulandık, sonra ne mi oldu? Duyduklarımız ağır geldi, kanalı değiştirdik.
Acıları değiştirmek için toplumunu değiştir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.