Hutbeler Eskiye Döndü
İslam'ın ilk yıllarında cuma namazını kıldırma ve hutbe okuma görevi bölgenin en üst amiri tarafından irat edilirdi. Hutbede Müslümanları ilgilendiren siyasi, ekonomik, sosyal, dini vb. konulara değinilirdi. Abbasilerle birlikte hutbe okuma görevi kadılara* devredildi. Hutbelerde sadece dini konulara yer verilir olmuştu.
Abbasilerde hutbelerde başlayan bu dini içerik İslam dünyasında özellikle Türkiye'de bir gelenek olarak hep devam etti. Yıllar yılı etliye-sütlüye karışmadı. Ne şiş yansın ne de kebap dedi. Cumaya gidenlerin çoğu hutbe esnasında uykusunu aldı. Çünkü sadra şifa olmadı, kimsenin derdine derman olmadı. Zaman zaman devletin kutladığı belirli gün ve haftaları konu edindi. Uyumayanlar da "Bu da mı okunur" diyerek dişlerini sıktı ve dudaklarını ısırdı. Ya da hutbe konusu olarak herkesin bildiği, kimseye yeni bilginin verilmediği bir serüven izlendi. Bu durum Sayın Mehmet Görmez DİB başkanı oluncaya kadar sürdü.
Görmez ile birlikte hutbelere bir heyecan geldi. Dini konulara yer vermekle beraber Türkiye gündemini ve Müslümanları ilgilendiren her konuya değinilmeye başlandı. Okunan hutbeler hafta boyunca Müslümanların çoğunda bir gündem oluşturdu, gönüllere dokundu, göğüslere su serpti. Hutbe dediğin böyle olur dedirtti. Dinleyenlere mesaj verdi, Müslümanların o konu hakkında nasıl bir duruş sergilemeleri gerektiğini vurguladı, kafasında tereddüt yaşayanlara yol gösterdi. Bu haftanın hutbesi bittikten sonra haftaya okunacak hutbe beklenir ve camiye daha bir iştiyakla gidilir oldu. Hutbelerdeki bu değişimi eleştiren bir kesim olmakla beraber büyük çoğunluk onay verdi, tasvip gördü.
Görmez'in emekli olmasıyla birlikte hutbelerimiz eski yavan halini aldı, tekrar uyutmaya başladı. Hutbelere ivme getiren Görmez'miş meğer. Buradan hareketle Görmez'in niçin emekli olduğu veya emekliliğini istemek zorunda kaldığı daha iyi anlaşılıyor. Demek ki az sayıda hutbe içeriklerinden memnun kalmayan kesim sayesinde Görmez'in ipi çekilmiş. Çünkü hutbeler onların ipliğini pazara çıkarmaya namzetti.
Yazık oldu tadı damağımızda kalan, içeriği dolu, Müslüman'a bir duruş ve bakış açısı sunan güzelim hutbelere! Yeni başkanın bu hutbeleri tırpanlama misyonuyla geldiği anlaşılmaktadır. Hiç olmadığı kadar güven kazanan ve güven veren Diyanet'in duruşu bu şekilde kişilere göre değişiklik göstermemeliydi. Artık kişiler değil, kurumların kültürü oluşmalı bu ülkede. At sahibine göre kişnememeli, kişiler kurumlara göre kişnemeli...
*Konu hutbeden açılmışken bir anekdotum aklıma geldi: Öğretmenliğimin ilk yıllarında hitabet dersinde öğrencilere sınavda, “İslam’ın ilk yıllarında en büyük mülki amirin kıldırdığı hutbelerde Müslümanları ilgilendiren ekonomik, sosyal, siyasi vb her konuya değinilirken Abbasiler döneminde hutbe okuma görevinin kadılara(dönemin hakimi) bırakılmasıyla birlikte hutbelerde içerik yönünden nasıl bir değişiklik olmuştur?” şeklinde bir soru sormuştum. Öğrencimiz cevap olarak: “Hocam! Kadınlar hutbe okumaz ki içeriği değişsin” yazmış. Kadı kelimesini kadın şeklinde okuyan öğrencimiz soruyu garip bulmuş olmalı ki cevabı da çok orijinal olmuş. Aradan 24 yıl geçmiş, hala hatırımda. Öğrencimiz bu sorudan puan alamamıştı ama sağ olsun kağıtları okurken beni epey güldürmüştü.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.