Ramazan Yüce

Ramazan Yüce

Havla Köpeğim Havla!

Havla Köpeğim Havla!

Bazı canlılar vardır ki 08.00-17.00 arası mesaiye tabi değil. Ne gecesi var ne de gündüzü. 7 gün, 24 saat iş başında. Maşallah! Ne yorulur, soluklanayım; komşular yattı, acaba onları rahatsız ediyor muyum gibi bir dertleri bugüne kadar hiç olmadı ve olmayacak. 

 

Sakın kesin konuşma, değişmeyen tek şey değişimdir demeyin. Bir şeyler biliyorum da söylüyorum. Çünkü karşımdaki bir köpektir. İşi-gücü hav havdan ibarettir. Acıksa da hav hav hav, biri yanına yaklaşsa da hav hav hav, biri uzağından geçse de hav hav hav. Canı sıkılsa da hav hav hav, keyfe gelse de hav hav hav. İyi ki öğrenmişler bir hav hav. Ne dediğini, ne istediğini bilmiyorum. Türkçeyi 200 kelimeyle güç-bela konuşuyorum, köpekçeden ne anlarım. Bunun dilinden evinin bahçesine veya balkonuna köpeği getirip bağlayan veya salıveren köpeğini gördükçe "oğlum, kızım" diyen köpek sever anlar.

 

Moda oldu şimdi apartman, site ve müstakil evlerde köpek beslemek. Ne de çok köpek seven varmış bu ülkede. Ne anlarlar ki köpek beslemekten? Ben tatmayınca bilmiyorum bu zevki. Tabi eşek hoş laftan ne anlar! Köpek sahibi -öyle zannediyorum- her hav havın ne anlama geldiğini biliyordur. Köpekten korkmasam köpeği olan bir haneye girip köpek beslemek nasıl bir duygu? Amacın ne? Sormak isterim. Eğer amaçları eve hırsızın girmesini engellemek ise bilsinler ki hırsıza ne kilit dayanır ne de köpek. Madem hırsıza hiçbir şey fayda etmiyorsa o zaman bu köpeği, benim evlerine yaklaşmamı engellemek için yapıyor olmalılar. Eğer öyleyse bu köpek severler bilsinler ki benden ne hırsız olur ne de bir başka şey. Tıpkı köy ve kasaba olamadığım gibi! Zira ben bunu yapmam, yapamam. Bana güvensinler, gerisini merak etmesinler. Bendeki bu güven dürüstlüğümden değil, ödlekliğimdendir. Çünkü ben korkağın biriyim. Evin önünde köpek olmasa bile bir başka eve girmekten ödüm kopar.

 

Köpek besleme niyetleri, tamamen bir zevkten ibaret ise kendi zevkleri uğruna tüm mahalleyi rahatsız etme uğruna nasıl bir zevk bu? En azından bu köpek severler bu zevki bana da tattırsınlar. Gerçi ben zevkten ne anlarım! Kendimin varlığından bile zevk almıyorum ki her havlayışında olmayan aklımı benden alan bu köpeklerin varlığından zevk alayım.

 

Şehir merkezinde meskûn mahallerde eksik olmayan köpeklerin havlamasından çok dertli olduğumu sanırım anlatabilmişimdir. Çok dertliyim çok! Bunu ancak yaşayan ve çeken bilir. Bakmayın siz bu derdimi anlatırken sulandırarak yazdığıma.

 

Bu konuda önerin nedir? Yeter artık sızlandığın derseniz;

*Köpekler insanlara zarar vermesin diye nasıl ki kısırlaştırılıyor ise olur-olmaz havlamalarının önüne geçmek için köpeklerin dillerine bir şey yapılamaz mı? Mesela dilleri, havlayamayacak şekilde veteriner hekim nezaretinde bir operasyon yapılabilir.

*Köpekler için 81 vilayetin üzerine 82. yeni bir şehir kurarak tüm köpeklere bu şehirde serbestçe yaşamalarına imkan verilebilir. Tüm hayvan severler de bu şehirde köpekleriyle birlikte mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşayabilirler. 82.vilayete işi icabı gidemeyen köpek severler tatillerde bu şehre gidip köpeklerle hasretlerini giderebilirler. Böylece turizme de katkı sağlamış olurlar.

*Evlerde beslenecek köpeklerde aranan şart olarak köpeğin dilsiz ve sağır olması belirlenemez mi? İnsanların sağır ve dilsizi olabildiği gibi sahi köpeklerin bu şekil engelli olanı yok mudur?

 

Şimdilik aklıma gelen öneriler bundan ibaret. Aklıma bir öneri daha geliyor ama ne olur ne olmaz diyerek söylemekten endişe ediyorum. Şöyle ki köpek havlarken hoşt, sus köpek desem bu yaptığım hayvana şiddete girer mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ramazan Yüce Arşivi