Ermeni Meselesi Kabak Tadı Verdi Artık!
Ben bu Ermenileri anlamıyorum. Neden derseniz, geçmişi bırakıp önlerine ve geleceğe bakacakları yerde bir türlü 1915’ten kurtulamıyorlar. Kendileri kurtulamadıkları gibi yaptıkları lobicilik faaliyetleriyle bizim tehcir (zorunlu göç) dediğimiz olayı dünya gündeminde tutmaya ve bizi de yanlarına çekmeye çalışıyorlar. Tüm dertleri, tarihte kalmış tarihi bir meseleyi tarihçilere bırakmanın ötesinde konuyu dünya siyasetinin bir parçası yapmak, kendilerinin haklı olduğunu kabul ettirmek ve Türkiye’yi mahkum ettirmek.
Kış uykusuna yatan Ermeni lobisi her nisan ayı geldiğinde harekete geçer. Acaba birkaç ülkenin parlamentosundan Türkiye’nin aleyhine bir karar çıkartabilir miyiz derler. Böyle yapmakla havanda su dövseler de zaman zaman lobicilik faaliyetlerinin meyvelerini topluyorlar. Bizim tarihimizde tehcir olarak geçen zorunlu göçü, geçmişte bazı ülkelerin parlamentosundan “soykırım” olarak geçirttiler, kimi ülkeler de “büyük buhran, büyük felaket” olarak kabul etti ve her 24 Nisan’da anarlar.
Anladığım kadarıyla bu Ermenilerin de bizim gibi adam olacağı yok. Neden derseniz? Çünkü onlar da aynı bizim gibi. Bir türlü geçmişten kurtulup günümüze gelmiyorlar. İşleri, güçleri 1915 veya diğer adıyla soykırım. Herhalde üzüm üzüme baka baka kararır misali onlar da iyice bize benzemişler. Ne de olsa asırlardır Anadolu’da bir ve beraber yaşamışız ve sadakatlerinden dolayı Milleti Sadıka demişiz. Ermeniler ve Türkler unutmasınlar ki hep geçmişle yaşamak, bir türlü günümüze gelmek istemeyen devlet ve milletler geri kalmaya mahkumdurlar. Şekil A da görüldüğü gibi.
Böyle derken tehcir olayını küçümsüyor değilim. 1915’te hiçbir şey olmamıştır, hiçbir Ermeni’nin burnu kanamamıştır da demiyorum. Ermenilerin, asırlardır bir ve beraber kardeşçe yaşadığımız Osmanlı ile 1915’te bizim yollarımız niçin ayrıştı? Bizi niçin zorunlu göçe tabi tuttular? Bize Milleti Sadıka derken niçin hain ilan ettiler diye düşünmeleri gerekmiyor mu? Birinci Dünya Savaşı gibi bir savaş ortamında yedi düvel ile çarpışırken Osmanlı “Yahu fırsat, bu fırsat! Bu arada bir macera fena gitmez. Şu Ermenilere bir had bildirelim, Bu vesileyle Anadolu’yu bir temizleyelim” mi dedi? Biliyorum bizim İttihatçılar maceracı idi. Ama herhalde dışarı ile boğuşurken içeride sorun çıkaracak kadar da maceracı değildirler. Ben tarihçi falan değilim ama bunu anlamak için illaki tarih okumaya gerek yok. Görünen, İttihatçıların bizi savaşa sürüklemesiyle kendimizi savaşın içinde bulmuşuz. Osmanlı cephelerde zor durumda olunca Anadolu’daki Ermenilerin iştahları kabarmış, “Fırsat bu fırsat” deyip ganimet paylaşımına girişmiş, kendilerine bir mevzi kazanmaya çalışmışlar. Bu durumda Osmanlı yetkilileri “Oh oh, ne güzel! Ganimetten Ermeniler de pay alsın, helali hoş olsun” demeyeceklerdi herhalde. Çıkardıkları kanunla Ermenileri Anadolu’dan göç ettirmişler. Ermeni çeteleri bizim insanımıza saldırırken o hengamede bizim insanımızın elleri armut toplamadı herhalde. Elbette göç öncesi ve göç esnasında karşılıklı olarak çatışma, ölme, öldürme olayları vuku bulmuştur. Acınız acımızdır. Sizi anlıyoruz. Aynı şeyi biz de sizden bekliyoruz. Siz de bizim acımızı duyun ve hangi durumda olduğumuzu anlayın.
Kına geldi artık sizin bu “soykırım soykırım” tekerlemenizden. Isıtıp ısıtıp önümüze koyuyorsunuz. Biz bu yemekten bıktık. Kabak tadı verdi iyice. Bu yemek bayatladı çünkü. Kusura bakmayın; bu iddialarınızdan, bu gittiğiniz yoldan size bir ekmek çıkmaz.
Her şeyden öte aradan yüz yıl geçmiş. Bırakıverin artık eteğinizdeki taşları. Olayın failleri öldü, yaşayanı da yok günümüzde. Bugün ne geçmişe gidebiliriz ne de geçmişi günümüze getirebiliriz. Siz de biz de önümüze bakalım. İnanın gelişirsiniz. Biz de sizinle gurur duyarız.
Burada bir söz de Ermeni lobilerinin dümen suyuna girip kendi parlamentolarını vazifesi olmayan işlere alet eden sömürgeci devletlere edelim: Siz kendinize ve tarihinize bakın. Bize taş atacaksanız ilk taşı en günahsız olanınız atsın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.