Bir İstanbul Beyefendisi
Hiçbir okul hakkında bir ön yargım olmamasına rağmen Robert Koleji, Galatasaray Lisesi gibi okullara soğuk bakarım. Çünkü bu okullarda yetişenlerin çoğunun bizim kültürümüze yabancı olduğunu düşünüyorum. Buralardan mezun olanların içerisinde ürün hatası diyebileceğimiz kişiler çıkmıyor değil. Ama sayıları bir elin parmaklarını geçmez. Mesela 12.07.2019 tarihinde vefat eden merhum Mehmet Şevket Eygi bunlardan birisidir.
Mehmet Şevket Eygi, Galatasaray Lisesinden mezun olmasına rağmen bizden biri idi. Kültürümüze yabancı olmadığı gibi İslami birikimi olan, Müslümanları dert edinen ve Müslümanlara yol gösteren bir düşünce yapısına sahipti. Camiamızın bir insanı, çok yönlü olarak kendisini yetiştirmiş birikimli biriydi. Aydın, mücadeleci, yazar, mütefekkir olmasının yanında sanat ve estetiğe de önem veren ve bunlardan anlayan birisi idi.
Zaman zaman Eygi ne yazmış diye uzun yıllar yazdığı Milli Gazete'nin internet sayfasına girer, yazılarını okurdum. Gözünü budaktan esirgemeyen bir kalemi vardı. Bir şey hoşuna gitmemişse zülfüyara dokunurdu. Dokundururken belden aşağı vurmaz, derdini beliğ bir şekilde ifade eden bir kelamı kibar erbabıydı. Çünkü nezaket ve zarafet abidesiydi aynı zamanda.
Ekranlarda çok görmediğim Eygi'yi geçmişte bir iki defa bir kanalda izleme imkanı bulmuştum. Söz verilmeden konuşmayan ve kimsenin sözünü kesmeyen bu kişi, konuşmaya başladığı zaman sözünü de uzatmazdı. "Efendim" ile başlayan konuşması yine efendim ile biterdi. Yeterince dolu dolu konuşur, boş konuşmazdı. Tane tane konuşur, kelimeleri yutmaz, harfleri düzgünce çıkarırdı. Ne zaman bir konuşmasını izlesem bir "İstanbul Beyefendisi" derdim onunla ilgili.
Giyimi, duruşu, görüntüsü, nezaketi ve hemen hemen her alandaki bilgi birikimi, kendisinde asil bir duruşun olduğu hissini verirdi bende. Sanat-kültür anlayışına ve estetik zevkine hayran kalırdım. Günümüz mimarisine işaret eder, cami ile minaresi arasında bir uyum ve ahengin olması gerektiğine değinirdi. Camilerin içindeki ses düzenlerinden pek haz almaz, onları gürültü yığını olarak görür, rahatsız etmeyecek şekilde ayarlanması gerektiğine işaret ederdi. Verdiği bu örneklerle sanat ve estetikte sınıfta kaldığımıza işaret etmek isterdi.
Zengin kitaplığını Cumhurbaşkanlığı Külliyesine bağışlayan Eygi, vefat etmeden önce yazdığı bir yazıda kedisini de unutmamış, dostlarından kedisine sahip çıkmalarını istemiştir: "Vefatımda kedim sağ olursa, dostlarımdan biri ona sahip çıksın, evine götürsün, ölünceye kadar baksın. Öldüğünde cesedini beyaz bir beze sarıp temiz bir yere gömsün. Mütevazı bir hayvandır. Az yer, çok sevgi ister. Gördüğü sevginin on katını verir. Bakan, sevap kazanır. Bu iyiliği yapacak olana şimdiden dua ediyorum, teşekkür ediyorum" demiştir. Eygi'nin kedisiyle ilgili bu vasiyeti hayvanlara eziyet edenlerin kulaklarına küpe olsun. Değil yaşarken hayvana eziyet edilmesini, hayvanın ölünce de bir insan gibi kefenlenmesini istiyor bu vasiyetinde.
Savunduğu dini görüşlerinin bir kısmına katılmasam da samimiyetine ve içtenliğine gıpta ettiğim Mehmet Şevket Eygi, nevi şahsına münhasır yaşayan, örnek bir Müslüman idi. Dolu dolu yaşadı, dağarcığındakileri de yazılarıyla bizimle paylaştı: Müslümanların Müslüman’ca olmasını ve tavır takınmasını isterdi. Hasılı saymakla bitmez Eygi'nin duruşu. Beş vakit namaza verdiği önem, namazların özellikle sabah namazının cemaatle kılınmasını istemesi ayrıca takdire şayan yönlerindendir.
Her fani gibi darı bekaya uğurladığımız Mehmet Şevket Eygi'ye Allah'tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun inşallah!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.