Yalan, riya, maneviyat
Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki dünyanın neresine giderseniz gidin ya da gitmenize gerek yok, yaşanan gelişmeleri biraz yakından takip edin, yalanın dünyayı sardığını görürsünüz. Niye böyle oldu? Ya korkulardan dolayı ya da beklentilerden dolayı. Doğrucu Davutlar bile artık yalan söylüyor…
Yalan ve riya dünyayı etkisi altına aldı. Karşımızdaki bir insanın yalan söylediğini biliyoruz. Onlar da yalan söylediklerini biliyorlar. Yalan söylediklerini bildiğimizi de biliyorlar. Ama bu döngü böyle devam edip gidiyor. Ahlak yerlerde sürünüyor. Herkes adeta birer ‘siyasetçi’ oldu. Çıkarlarımız için, beklentilerimiz için yalanlara kanıyor ya da kanıyormuş gibi yapıyoruz. Bizim gazetenin bazı yazarları diyor ya hani sık sık, “Bu devirde maddiyat maneviyatı eziyor” diye. Sebebi bu. ‘Şunu elde edelim de varsın yalana susalım, şunu elimizden kaybetmeyelim diye şu riyakarlığı görmezden gelelim. Bal tutan parmağını yalar’ ve bunların türevi düşünceler maneviyatın ezildiğinin göstergeleridir. Hemen hemen herkes de bu düşüncelere kapılmıştır maalesef…
Evveliyatında şahsiyetin birinin bir eşeği varmış. Bir gün tutmuş yularından pazara getirmiş. Pazarda gezerken adamın biri yanaşmış, “Bu eşeği kaça satarsın bana?” diye sormuş.
Şahsiyet “Bin lira” deyince adam da kabul etmiş ve eşeği satın almış.
Pazarda bu satış hadisesini gören bir kişi eşeği alan adamın yanına yanaşıp, “Sen bu eşeği ucuza aldın ama baktın mı sağına soluna? Topal bu eşek” demiş. Bir başkası gelmiş o da, “Yahu ne topalı? Bak tırnağının arasına taş kaçmış. Sen bu eşek topal diyene bakma. Sen ucuza eşeği sat diye böyle yapıyor” demiş.
Birkaç kişi de başka işleri güçleri olmadığından mıdır nedendir bilinmez, eşeği satan adamın yanına koşmuşlar, “Ya bu eşek topal değil bir şey değil. Sen bu eşeği niye ucuza sattın?” diye sormuşlar.
Eşeği satan şahsiyet de gevrek gevrek sırıtarak, “Eşek topal olmaya topal. Tırnağının arasına taşı koydum ki topal sanmasınlar” demiş.
Eşeği satan şahsiyeti duyanlar hemen eşeği alanın yanına gidip vaziyeti anlatmışlar. Eşeği alan adam da dövünmüş, ağıtlar, gözyaşları falan derken sonunda pazarın ortasında bağırmış: “Namussuz herif! Ya verdiğim para sahte olmayaydı beni kazıklayacak mıydın?”
Gülüyorsun ama şimdi herkes böyle, herkes. Dürüst insana, “Aptal, ahmak, zekası geri insan” diyorlar bu devirde. Sonra da ‘ahlak ve namus bekçiliği’… Yahu bırakın…