Tüketim çılgınlığı derinleşiyor
Sevgili okurlar, öncelikle herkese selamlar. Bu haftaki köşe yazımda sizlerle paylaşmak istediğim konu, zaman zaman ele aldığımız ve sıklıkla denk geldiğimiz tüketim çılgınlığı. İş öyle bir hal aldı ki artık bu çılgınlığa çocuklar da katıldı…
Telefonlarımıza mesajlar yağmur gibi yağıyor, televizyonda dizi izlerken aralarda, akıllı telefonlarımızdan izlediğimiz videoların başına gelen indirim reklamları, ürün tanıtımları hayatımızın bir parçası haline gelmiş vaziyette. İhtiyacımız olmamasına rağmen ihtiyaç yaratıp o ürünü satın alma eğilimindeyiz. “Herkeste var, bizde de olsun, neyimiz eksik” gibi düşüncelerle devamlı alıyoruz. “Artık tüketim toplumu olma yolunda hızla ilerliyoruz” demeyeceğim, çünkü artık tüketim toplumu haline geldik.
Üretmek zaten pek adetimiz değil. Olsa iyi olurdu ancak değiliz yani. Öte yandan üretene de gıptayla bakarız, “Ecnebi yapıyor arkadaş” ve türevi cümleler kurarız. Anne, babalar çocuklarının üretmelerini, ülkeye üreterek katkı sağlamalarını isterler fakat tüketim toplumunun bir parçası oldukları için bu anlamda pek de iyi bir rol model olduklarını söyleyemeyiz. Herkes böyle mi? Tabii ki değil. Fakat ekseriyet ile böyle. Aranızda kızanlar olacaktır belki ama yanılıyor muyum?
Ebeveynlerinden ne görüyorsa onu yapıyor çocuklar. Atalarımız ne demiş, ‘Üzüm üzüme baka baka kararır’. Tam da bu mevzu için uygun olan söz bu. İçinde bulunduğumuz çağda üretmeye değil, tüketmeye yatkın çocukların çoğunluğu oluşturduğu bir nesil yetişiyor. Madem atasözünden bahsettim, bir söz daha var Konyalılardan duyarız zaman zaman ‘ağaç yaş iken eğilir, çorba sıcakken içilir’ diye. Bir toplumda tüketen neslin, üretenden fazla olması durumu sıkıntılı bir durumdur. Ebeveynlerin bu konuda bilinçli, duyarlı olması gerekir. Büyümek, güçlenmek istiyorsak, tüketim çılgınlığı kaosundan yakamızı kurtarabiliriz.
Üretime odaklanmış bir toplum olmamızı diliyorum. Sağlıcakla kalın.