İletişim ve liyakat bağı
Pek kıymetli Anadolu’da Bugün Gazetesi okurları, baştan söyleyeyim; bu hafta ekonomi, geçim, afet, virüs gibi mevzularla sizleri meşgul etme niyetinde değilim. Köşe yazarlarının vazifesi olarak hep o tarz konuları yazmaları gerektiği ifade edilir ancak bu haftalık ‘güncel’ konuların dışında ezelden beridir güncelliğini koruyan iletişim konusuna değinerek, birkaç şahsiyetten bahsedeceğim. Mevzuyu çok uzatmadan, fazla vaktinizi almadan…
Baştan söyleyeyim, bahsedeceğim kişilerin fikirleri ile ilgilenmiyoruz. Mevzu yukarıda belirttiğim üzere; iletişim. Vakti zamanında Osmanlı’da bir hatip vardı, konuşması pek methedilen. Kürsülerden millete keskin bir hitabet yeteneğiyle vaazlar verdiği ifade edilir. Kendisini dinleyenleri kolayca tesir altına alan Ali Suavi, felsefeden filolojiye, tarihten coğrafyaya, edebiyattan politikaya, sosyolojiden iktisada ve dinî ilimlere kadar birçok konu ile meşgul olmuş. Yani ansiklopedi gibi bir şahsiyet.
Bir de iletişim denilince ilk akla gelen isimlerden biri var ki bugün isminin geçtiği birçok yere sansür uygulanıyor, yaş sınırı getiriliyor. Biraz bahsedince hepiniz “Hah bu o” diyeceksinizdir. İsmini vermeden şöyle anlatayım; Almanların 1945’te ölen ve dünyaya ‘kötü şöhreti’ ile nam salan diktatörü. Ancak bir dönem Almanya’da kitlelerin gözünde bir efsaneydi. İnsanüstü özellikler taşıdığı falan söylenirdi. Halkın gözünde ‘kült’ bir lider olması iletişim tarzı ile mümkün olmuştur bence. Hitabet yeteneği oldukça üstün olan bu şahsiyetin, halka hitap etmeden önce prova yaptığı söylenir. Adam resmen beden dilinin iletişimde ne kadar önemli olduğunu ete, kemiğe büründürüyordu. Videolarını falan izlemişsinizdir; ellerini ve kollarını emir verircesine savurur, mimik ve jestleri ile “Ben bilirim” imajı verir.
Bireysel ya da kurumsal hiç fark etmez; konuşmasında gereksiz, o an için ihtiyaç olmayan detaylara yer veren her kimse iletişim noktasında başarılı değildir. Kısa ve öz konuşarak vermek istediğiniz mesajı karşınızdakilere verebilirseniz etkili konuşmayı becerebilen bir şahsiyetsinizdir.
Şimdi, “İyi de bu yazıyı neden yazdın, neden böyle bir konuya değinme ihtiyacı hissettin” diye sorabilirsiniz. Söyleyeyim. Zaman zaman basın mensupları ile bir araya gelinen toplantıları izleriz. Bazı makam, mevki sahipleri o kadar basın mensubunun önünde o kadar hazırlıksız ki adalet, liyakat gibi kavramların sorgulanmasına neden oluyor. “Memlekette böyleleri bile makam, mevki, koltuk sahibi oluyor” denilmesini istemiyorsanız etkili iletişim ile ilgili çalışma yapın derim.
Saygılar, esenlikler.