Nihal Şahsenem Akköse

Nihal Şahsenem Akköse

Baraj puanı

Baraj puanı

Son günlerin en çok tartışılan konularından biri Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda (YKS) baraj puanları kaldırılması oldu. Eğitimin niteliği mi yoksa niceliği mi önemli diye çokça tartışıldı. Bence zaten baraj puanı nitelikli değildi ki. Öylesine koyulmuş bir alt sınır vardı. 15 net yapan öğrenci zaten barajı geçebiliyordu. Bu baraj kalktı da çok mu büyük bir fark oldu? Takdir sizin…

Koronavirüs salgını dünyaya ve ülkemize musallat olunca herkesin hayatı bir şekilde olumsuz etkilendi. Bu işten çocuklar da nasibini aldı. Akademik anlamda kayıplar yaşandı. Ben yıllarca baraj puanlarının biraz daha yüksek olması gerektiğini düşündüm. Geçen sene üniversite sınavına giren 2,5 milyon öğrenciden 700 bin öğrenci baraja takılınca dedim ki; birileri bu konuda kolları sıvar. Netice itibarıyla böyle bir karar alındı ve bundan sonra öğrencilerin, üniversite tercihi yapabilmek için belli bir baraj puanını geçmesi gerekmeyecek. Şimdi, üzerinde durulması gereken konular ‘diplomalı işsiz' sayısı artacak mı, üniversitelerde eğitim kalitesi düşecek mi? Geçtiğimiz günlerde açıklamalarda bulunan YÖK Başkanı, üniversitelerde boş kontenjanların oldukça fazla olduğunu, baraj puanının kaldırılmasıyla daha fazla öğrencinin tercih yapacağını ve bunun öğrenciler arasında rekabete neden olacağını, üniversitelerin kalitelerinin bu şekilde yükseleceğini söyledi. Ancak eğitim konusunun uzmanları yeni uygulamanın çözüm üretici bir uygulama olmadığı noktasında görüşlerini paylaşıyor. Benim kafamda hala soru işaretleri var…

Bu ülkede her yıl ne kadar öğretmen adayı mezun oluyor? Ne kadarı atanabiliyor? Üniversiteler ve kontenjanlar belli planlamalar yapılarak düzenlenmiş olsa, ihtiyaca göre oluşturulsa bunları tartışıyor olur muyduk? Buradan üniversitelere karşı olduğum sonucu çıkmasın ama illeri geçtik, artık ilçelerde alt yapıları oluşturulmadan kurulmuş üniversiteler var ve bu bir sorun. Öyle değil mi? Benim bildiğim kadarıyla –yanlışım varsa düzeltin- üniversitelerin matematik, fizik gibi bölümlerinde kontenjanlar dolmuyor. Şimdi siz yarım net yapan bir üniversite öğrencisi adayını fizik bölümüne mi alacaksınız? Matematik yapamayanı matematik bölümüne mi alacaksınız? Peki bu, ülkenin geleceğini nasıl etkileyecek düşündünüz mü etraflıca? Bu hayal satmak değilse nedir?

Esas mevzu ne biliyor musunuz? Hemen hemen herkes ‘karnından’ konuşuyor. Mevzu şu; Türkiye’de işsizlik verileri oldukça yüksek. Genç işsizlik giderek artıyor. Resmi rakamlarda umudunu kesip iş arayanlar yok. Bunları da herkes biliyor. Alınan bu kararın ardındaki esas neden bu işsizlik rakamları ile doğrudan alakalı. Hatta bu karar bir tür ‘seçim yatırımı’ bile olabilir. Peki nasıl olacak o iş? Alınan bu kararla üniversiteye yerleşen kişiler sayesinde işsizlik göstergeleri daha düşük seviyede görünecek. Çünkü öğrenciler işsizlik rakamlarına dahil edilmiyor. Alınan kararın neticesinde işsizlik ile ilgili veriler 4 yıl süreyle baskılanacak. Böyle bir kararın alınmasındaki en önemli neden bence budur.

Esenlikler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nihal Şahsenem Akköse Arşivi
SON YAZILAR