Hatırlayacağınız üzere bir önceki yazımda ‘baharı’ ele almış, baharın bir umut mevsimi olduğuna değinmiştim. Bu yazımda da yine bahar üzerinden devam edeceğim…

Haber sitelerinde, gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda bazı ‘mevsimlik içerikler’ ya da ‘bayramlık içerikler’ hazırlanır ya hani. Klasikleşmiştir bunlar. Mesela, bayram geldiğinde otogarların yoğunluğuyla ilgili haberler yapılır ya. Bahar gelince de uzmanların bahar uyarılarını görürüz.

Yapılması gerekiyor ki yapılıyor, eleştiri değil bu yanlış anlaşılmasın.

Ne derler mesela; bahar geldiğinde alerjisi olanlar buna buna dikkat etsin. Gözlerinizde kızarıklıklar olabilir, nefes darlığı çekebilirsiniz vesaire gibi…

Çoğu insan da bu alerjiden muzdariptir. Türlü semptomları görmeye başladık çevremizde.

İşin bu kısmı böyle.

Şimdi bu baharda bir de seçim var, herkesin malumu olduğu üzere.

Bahar alerjilerinin yanında bir de ‘seçim alerjisi’ diye bir şey var.

Nasıl oluyor seçim alerjisi?

Şöyle ki; Eş, dost, arkadaş meclislerinde siyasi mevzular açılıyor, “O kazanır, bu kazanmalıdır, ona oy verilmeli, buna oy verilmemeli, şuna oy verilirse oy boşa gider, ötekine oy verilirse memleket bölünür, berikine oy verirsek ekonomi çöker” gibisinden yorumlar yapılır. Ama bu sadece yorumla sınırlı kalmaz, düşünülenler muhatap olan şahsiyete dayatılır.

Bu seçim alerjisi geri dönülemez sonuçlara da yol açabildiği gibi; saygısızlık, hakaret, yalnızca kendini haklı bulma ve daha birçok olumsuzluğu da beraberinde getiriyor maalesef.

Bağışıklığı olan vaziyetten sıyırır.

Bağışıklığınızı güçlendirin.

Peki seçim alerjisine karşı nasıl bağışıklık kazanılır, bağışıklık nasıl güçlendirilir?

Onu da siz düşünün artık. Benden bu kadar…

Esenlikler…