TÜRK TİPİ BAŞKANLIK
Herkesin bildiği gibi, bütün devlet- toplumlarda mutlakıyet, meşrutiyet, cumhuriyet olmak üzere üç yönetim şekli vardır. Mutlakıyet; kayıtsız, koşulsuz tek adama bağlı yönetimdir, buna monarşi de denilir. Meşrutiyet; tek adama bağlı kalınmak koşuluyla yönetime bir de seçilmiş temsilcilerin katılımı olur. Seçilenlerden oluşmuş bir meclis olsa da son söz yine tek adamındır. Bu yönetim biçiminde, devletin başındaki tek kişinin tutumuna göre; yönetimde bazen meclis etkilidir. Bazen de meclisin danışma kurulu olmaktan başka bir işlevi olmaz. Yönetim iki meclisliyse meclisin biri de tek adam tarafından, atanmışlardan oluşturulur. Cumhuriyet ise; halkın kendi iradesiyle seçilen temsilciler aracılığıyla halkın yönetilmesidir. Osmanlı son zamanlarına kadar mutlakıyetle, en son yıkılış döneminde kesintilerle birlikte yarım ayak bir meşrutiyetle yönetilmiştir.
Bu kısa anımsatma bilgileri ışığında Osmanlı’nın son dönem yönetim biçimini ve ilk yazılı anayasasını bilmek de yarar var. Çünkü önümüzde 16 Nisan günü yapılacak olan önemli bir halk oylaması duruyor. Osmanlı’nın son dönem yönetimi ve ilk anayasası bilinmezse, önümüzdeki halkoylamasında sağlıklı bir seçim yapılacağı düşünülemez, sağlıklı bir sonuç da ortaya çıkmaz.
Oy kullanacak her seçmen Kanuni Esasi, yani 1876 anayasasının önemli maddelerini bilmelidir. Bu maddeleri çok dikkatli ve anlayarak okumanızı öneririm. Çünkü önümüzdeki halk oylaması ile yapılmak istenen anayasa değişikliklerinin; 1876 anayasasının bu maddeleri arasında sıkı bir bağlantı var mı, yok mu? Türkiye ileri demokrasiye mi geçecek yoksa meşrutiyet dönemine geri mi dönecek? Kararı ve yorumu sizlere bırakıyorum.
1876 anayasasının önemli maddeleri:
“1. Saltanat ve Hilafet hakkı ve makamı Osman oğulları soyunun en büyük erkek üyesine aittir. 2. Devletin dini İslam’dır. Yasalar dini hükümlere aykırı olamaz. 3. Yasama (kanun yapma) görevi; Âyan [Senato] Meclisi ve Mebusan (Millet) Meclisi’ne verilmiştir. 4. Âyan Meclisi üyeleri padişah tarafından süresiz (üyenin ölümüne değin) tayin edilir. Mebusan Meclisi’nin üyeleri dört yılda bir yapılan seçimle her elli bin Osmanlı erkeğinin seçeceği milletvekillerinden oluşacaktır. 5. Yürütme yetkisi, başında padişahın bulunduğu Heyet-i Vükela’ya (Bakanlar Kurulu’na) verilmiştir. 6. Kanun teklifini sadece hükümet yapabilecektir. 7. Bakanlar Kurulu’nun başkan, bakanlarını padişah seçer, atar ve gerektiğinde azleder. 8. Meclisi açma ve kapama yetkisi padişaha aittir. 9. Hükümet Meclis’e karşı değil, padişaha karşı sorumludur. 10. Anayasa’da kişi özgürlüğü, öğretim ve öğrenim özgürlüğü, mülkiyet hakkı, din özgürlüğü, basın özgürlüğü, konut dokunulmazlığı, vergi eşitliği, yasal eşitlik ve dilekçe hakkı gibi temel haklar yer almıştır.” (* Yrd. Doç. Dr. Ercan Karakoç, 2. Abdülhamit Dönemi isimli makaleden alınmıştır.)
2. Abdülhamit Osmanlı’nın çok tartışılan padişahlarından birisidir. 2.Abdülhamit içten ve dıştan gelen zorlamalardan dolayı iki kez meşrutiyet denemesi yapmış, bu dönemde meclis iki kez kapatılmıştır. 2. Abdülhamit; bazen hiçbir kimseye ve makama sorumluluğu olmayan tek adam olarak kalmış, bazen de yarım yetkili ve sorumluluğu olan bir yönetici durumuna getirilmiştir. Türk tipi başkanlık sisteminin temeli, üç aşağı beş yukarı böyle bir meşrutiyet sistemine çok uygun düşmüyor mu? Önümüzdeki halkoylaması ne getirebilir, ne götürebilir herkes iyi düşünsün. Tarihi göz ardı etmeyenlerin, başka devletlerin geçmişlerine bakanların, her tarihi olayın neden ve sonuçlarını iyi analiz edenlerin sağlıklı bir seçim yapacaklarına inanıyorum.