DİN ÜSTÜNDEN TİCARET!
Şifalı bitkiler adı altında otçuluk- çöpçülük yapanlar, şeker ya da glikoz şurubundan elde ettikleri sahte balları şifalı saf bal olarak satanlar, ekranlarda medyumluk- falcılık yapanlar televizyon ekranlarında ticaret yaparak hizmet sunuyorlar! Halkın çoğunluğu da bunlara inandığından, bunların internet siteleri, televizyon kanalları bile var. Bu ticaretlere şifalı dualar, şifalı ayetler satanlar da katıldılar. Muska- tılsım yapıp her derde deva reçete hazırlayanlar, anne ve kendi ismine göre hastalık tanısı koyanlar var. Bir de dua karınca duası, her derde deva dua kitapları satanlar televizyon ekranlarında yerlerini aldılar. Nazardan koruyucu öteberiler, nalını şerif, mührü şerif, Fatma ana eli, her dertten koruyan yüzükler, kolyeler, okunmuş tespihler… Halkın çoğunluğu gerçek İslam’ı yeterince bilmediğinden ve öğrenmeye de niyetli olmadığından bu tür ticaretler din ticaretine dönüştü. Siyasi dincilik yapan televizyon kanallarının hocalarına, cami imamlarının çoğu saçma sapan hutbelerine inanıp; gerçek İslam’ı aramaya, öğrenmeye gerek duymayanlar, bu cehalet içinde böyle saçma alışverişlerin dinle hiçbir zaman ilgisi olmadığını ve asla olamayacağını düşünemiyorlar. Mekke’den getirilen toprakları hamura karıştırıp tatlı yapanlar, dağıtanlar, satanlar Kâbe’nin kutsallığı üstünden para kazanarak ya da cahil Müslümanları bu saçmalıklara inandırarak gerçek İslam dinine büyük darbeler vurmaktalar. Bütün bu rezillikler din üstünden yapılıyor.
Her dinde görülen böyle saçma sapan işler var. Örneğin; İncil’de de hangi hastalık ya da sıkıntıya karşı hangi ayetlerin okunacağı yazılıdır. Müslümanlar arasında yaygın olan şifa ayetleri, şifa duaları, surelerin faziletleri falan böyle uydurma saçmalıkların sonucudur. Dinler çocuk oyuncağı değildir. Dinler oyun hamuru da değildir, bal mumu da!
Siz Kuran ayetlerini muskaya yazıp ondan medet umuyorsanız, muskalara tılsım yapıyorsanız, ayetlerle sihir- büyü yapıp bozuyorsanız ne bu dünyada yeriniz vardır, ne öteki dünyada! Şu kutsal, bu kutsal, şu belalardan korur, şu felaketleri önler, öteki nazardan ve beriki hastalıklardan korur denilen şeylere gerçekten inanıyorsanız ne yazık ki Müslüman değilsinizdir. Yazmaya elim varmıyor olsa da acı gerçek budur. Çünkü Kuran böyle saçmalıkları da, yapanları da, inananları da büyük cezalar verileceğini yazmaktadır. İnananlarına öğütler veren, doğru yolu gösteren, yasak ve yasak olmayanları anlatan işte bu Kuran, en büyük suçlardan olan şirkten- küfürden- Allah’a ortak koşmaktan sakının diyor. Şirk Müslüman insanı doğrudan doğruya dinden çıkarır. Kaldı ki bir Müslüman yalnızca Kuran okuduğu için sevap kazanacağını sanıyorsa, o sevabı çok bekler! Kuran; okuyup sevap kazanmak için değil, ölüye diriye okunsun için değil, muskaya yazılsın, büyüye bulaştırılsın için değil okuyana doğru yolu göstermek için vardır. Aksi halde Kuran ölü bir kitap, İslam ölü bir din olur çıkar. Yazının uzamasını istemiyorum, uzun yazıları okumaktan hoşlanmadığınızı da biliyorum. Bu yüzden bu konularla ilgili Kuran surelerinden ve ayetlerinden söz etmiyorum. Türkçeye Çevrilmiş Kuran’ların çoğunda konuların geçtiği ayetler vardır.
Ey, Müslümanlar! Her ne istiyorsanız, her ne bekliyorsanız; derdinize Allah’tan başkası çare olamaz. Önce bunu iyi biliniz. Kişisel dualar önemli olmakla birlikte; şu iş için bu dua, bu iş için falan dua diye bir şey yoktur. Kuran’da şifa ayeti gibi ayetler de yoktur. Duada, derece; içtenliktir. Siz o duaları yapmadan Allah sizin duanızı da bedduanızı da, içinizden geçeni de, içten olup olmadığınızı da zaten biliyor. Dua etmek isteyen içinden geçtiği gibi duasını yapsın. Siz yatırı, evliyayı, falan şeyhi, filan hocayı hatta HZ. Peygamberi bile araya katarsanız; duanız dua olmaktan çıkar, siz de şirke bulaşmış olursunuz ve dinden çıkarsınız!
Bu rezillikler hem geçmişin, hem bu günün acı gerçekleridir. Artık bu saçmalıklara inanmamanın zamanı gelmiştir hatta geçmiştir. Sorunuza ne yanıt arıyorsanız fetvacılara falan değil Kuran’a sorun. Kuran her şeyi anlatırken; Kuran’ı ve İslam’ı saptıranların sözleri vız gelir tırıs gider.
Ey, Müslümanlar! Müslüman’ım diyen herkes, en az bir imam kadar İslam’ı iyi bilmek zorundadır. Dinde Bilmemek mazeret değildir. Ya dinin tam öğreneceksin ya da Müslüman’ım demeyeceksin. Bu kadar basit! Yarım yamalak din olmadığı gibi yarım yamalak Müslüman da olmaz. Müslüman’ım diyen herkes Elinin altında Kuran’ın Türkçe çevirisini bulundursun, baştan sonra anlayarak okusun ve akıl terazisine vursun. Aksi halde böyle rezilliklere inananlar, böyle rezilliklerin dinden kaynaklandığını sananlar eksik olmayacaktır.